27.4.2016

BB 20/16

İnsan Haysiyetiyle Bağdaşmayan Muamele Yasağına İlişkin İrfan YÜCESOY Kararı Basın Duyurusu

Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü, 9/3/2016 tarihinde İrfan Yücesoy tarafından yapılan bireysel başvuruda (B. No: 2013/7625), Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının usul boyutuyla ihlal edildiğine karar vermiştir.

Olaylar

Başvurucu, 19/4/2013 tarihinde gerçekleştirilen bir açılış töreninden kısa bir süre sonra Kartal Belediye Başkanı A.Ö.ye yönelik saldırıda bulunduğu şüphesiyle topluluk arasından açılış yapılan yerde yer alan bir odaya doğru götürülmüş, başvurucunun odaya götürülme şekli ve o anki durumu açılışı izleyen basın mensupları tarafından kaydedilmiştir. Odada bulunan kişilerin başvurucuya yönelik saldırılarını özel güvenlik görevlisi olduğu anlaşılan bir personel ile beraber birkaç kişi önlemeye çalışmıştır. Başvurucu daha sonra polis vasıtasıyla olay yerinden alınmış, sağlık durumu hakkında bir hastanede rapor düzenlenmiş, emniyet amirliğine getirilmiş ve başvurucunun şüpheli olarak imzasının bulunduğu bir tutanak düzenlenmiştir. Başvurucunun şüpheli olarak yer aldığı bu soruşturma kapsamında, polis memurları tarafından olay gününe ait CD’lere ilişkin çözümleme tutanağı düzenlenmiştir. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı başvurucu hakkında "kamu görevlisini görevi nedeniyle basit yaralama" suçunu işlediği iddiasıyla kamu davası açmıştır.

Başvurucu, 2012 yılında sokak köpeklerinin saldırısına uğradığını, sokak köpeklerinin olay günü babasına da saldırdığını, bu durumu görüşmek için Belediye Başkanına ulaşmak istediğini, kalabalıkta sesini duyuramayınca omuzuna dokunmak istediğinde tören sırasında saldırıya uğradığını; Belediye Başkanı'nın azmettirmesiyle özel güvenlik görevlisi olan Başkan Koruması, Belediye Başkan Yardımcısı, Belediye Meclis 1. Başkan Vekili, Belediye Başkanı Danışmanı, bir siyasi partinin İstanbul İl Başkan Yardımcısı ve ismini bilmediği diğer sorumlular tarafından fiilî ve sözlü haksız fiile maruz kaldığını ileri sürerek şikâyette bulunmuştur. Başvurucunun iddiaları kapsamında şüphelilerin ifadesi alınmış, adli tıptan kesin rapor istenmiştir. Hazırlanan raporda başvurucunun basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığı belirtilmiştir. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından basit yaralama suçunu işlediği şüphesiyle sadece özel güvenlik görevlisi olan N. Ç. hakkında iddianame düzenlenmiş, diğer beş şüpheli hakkında ise “kovuşturma yapılmasına yer olmadığına” dair karar verilmiştir. Başvurucunun takipsizlik kararına karşı itirazı kesin olarak reddedilmiştir.

Başvurucunun İddiaları

Başvurucu; açılış sırasında Belediye Başkanı'na seslendiğini, kendisine dokunmak isterken bir anda lince uğradığını, olay anında kendisini odaya götürenlerden polis çağırılmasını istediğini, buna karşın polise yarım saat boyunca teslim edilmediğini, Cumhuriyet savcılığına verilen dilekçede belirttiği kişilerin çeşitli suçlar işlediğini, etkili soruşturma yapılmadığını, faillerin cezasız kaldığını, olayın ulusal medyada yer alması nedeniyle psikolojisinin bozulduğunu, suç işleyenler hakkında dava açılmazken kendisi hakkında dava açıldığını, hak arama özgürlüğünün ihlal edildiğini, aile fertlerinin ifadelerinin alındığını belirterek Anayasa’da düzenlenen haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Anayasa Mahkemesi iddialar kapsamında özetle aşağıdaki değerlendirmeleri yapmıştır:

Herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınmıştır. Anılan maddenin birinci fıkrasında insan onurunun korunması amaçlanmıştır. Üçüncü fıkrasında da kimseye “işkence” ve “eziyet” yapılamayacağı, kimsenin “insan haysiyetiyle bağdaşmayan” ceza veya muameleye tabi tutulamayacağı hüküm altına alınmıştır.

Devletin yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlığı koruma hakkı kapsamında sahip olduğu pozitif yükümlülüklerin bir de usul yönü bulunmaktadır. Bu usul yükümlülüğü çerçevesinde devlet, kişinin maddi ve manevi varlığının zarar görmesine sebep olan olaylar ile doğal olmayan her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili resmî bir soruşturma yürütmek durumundadır. Bu tarz bir soruşturmanın temel amacı, kişilerin yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlıklarını koruyan hakların etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almak ve kamu görevlilerinin ya da kurumlarının karıştığı olaylarda, bunların sorumlulukları altında meydana gelen ölümler ile bireylerin maddi ve manevi varlığına verilen zararlar için hesap vermelerini sağlamaktır.

Somut olgulara dayanan “işkence”, “eziyet” ve “insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele veya ceza” iddialarının etkili bir biçimde soruşturma yükümlülüğü, sadece devlet görevlilerin dâhil olduğu olaylara hasredilemez. Belirtilen yükümlülük, Anayasa’nın 17. maddesine aykırı biçimde üçüncü kişilerce gerçekleştirildiği belirtilen eylemler bakımından da geçerlidir. Bununla birlikte Anayasa'nın 17. maddesi, tüm yargılamaları mahkûmiyetle ya da belirli bir ceza kararıyla sonuçlandırma ödevi yükletmemekte yahut başvuruculara üçüncü tarafları adli bir suç nedeniyle yargılatma ya da cezalandırma hakkını tanımamaktadır.

Başvurucunun müşteki olarak yer aldığı soruşturma, başvurucunun şüpheli olarak yer aldığı soruşturmadan ayrı bir şekilde yürütülmüştür. Dolayısıyla bireysel başvuru kapsamında incelenen soruşturmanın konusu, başvurucunun işlemiş olduğu iddia edilen hukuka aykırı eyleminden hemen sonra etkisiz hâle getirilmesine karşın insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edilip edilmediğine ve sorumluların tespit edilmesine yönelik olmuştur.

Kamu görevlisine karşı işlendiği düşünülen bir suç şüphesiyle, kalabalık arasında oluşan infialden dolayı güvenliği sağlamak için başvurucunun bir odaya doğru götürülmesi makul görülebilir. Ancak etkisiz bir şekilde bekleyen bir şahsa yönelik eylemlerin suç olup olmadığının, suç işlenmişse faillerinin kim olduğunun, eylemlerin orantılı olup olmadığının araştırılması gerekmektedir.

Alınan sağlık raporu ve başvurucunun şüpheli olarak yer aldığı soruşturma dosyasında yer alan belgeler ile olayın nasıl gerçekleştiğinin kamera kayıtlarından açık bir şekilde tespitinin mümkün olduğu göz önünde bulundurulduğunda, sorumluların tespiti ve cezalandırılmasının gerekip gerekmeyeceği noktasında yeterli bir araştırma yapılmaksızın kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği ve başvurucunun yaralanmasına sebebiyet veren eylemlerin insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele olarak nitelendirilebileceği tespit edilmiştir.

Sonuç olarak olayın yeteri kadar aydınlatılmaması ve sorumlu olabilecek kişilerin durumları hakkında yeterli bir değerlendirmenin yapılmamış olması karşısında Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında öngörülen devletin etkili soruşturma yapma yükümlülüğünün ihlal edildiğine karar verilmiştir.

Bu basın duyurusu Genel Sekreterlik tarafından kamuoyunu bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup bağlayıcı değildir.