3.4.2024

ND 18/24

Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun’un Bazı Kurallarının İptali

Anayasa Mahkemesi 18/1/2024 tarihinde E.2021/28 numaralı dosyada, 7262 sayılı Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun’un bazı kurallarının Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.

A. Kişisel Verilerin Korunmasını İsteme Hakkına Sınırlama Getiren Kuralın İncelenmesi

Dava konusu kuralda, Denetim ve İşbirliği Komisyonunun (Komisyon) 7262 sayılı Kanun’un uygulanmasıyla ilgili olarak bilgi ve belge talebinde bulunduğu kişi, kurum ve kuruluşların başka kanunlarda yer alan hükümlere dayanarak bilgi ve belge vermekten kaçınamayacakları öngörülmektedir.

7262 sayılı Kanun’da kural kapsamında elde edilen kişisel veri niteliğindeki bilgilerin alınmasına, kullanılmasına ve işlenmesine yönelik güvenceler ve temel ilkeler kanunla belirlenmeksizin kişisel veri niteliğindeki bilgi ve belgelerin Komisyona verilmesinin zorunlu tutulduğu görülmüştür. Bu zorunluluğun kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sınırlama getirdiği ve bu sınırlamanın Anayasa’nın 13. ve 20. maddeleriyle bağdaşmadığı anlaşılmıştır. Öte yandan kuralla, ticari sırların veya güven ilişkisi ve mahremiyet ilkesine dayanan belirli mesleklerin icrası kapsamında sahip olunan bilgilerin diğer kanunlarda yer alan hükümler gözönünde bulundurulmaksızın, istisnasız ve kategorik bir şekilde Komisyona verilmesinin zorunlu tutulduğu gözönünde bulundurulduğunda kuralın başta mülkiyet hakkı olmak üzere diğer temel hak ve özgürlükler yönünden ortaya çıkabilecek sınırlamalar bakımından da herhangi bir güvence içermediği sonucuna varılmıştır.

B. İzinsiz Toplanan Mal ve Paralara El Konularak Bunların Mülkiyetinin Kamuya Geçirilmesini Düzenleyen Kuralın İncelenmesi

Yardım toplama faaliyetinin kanunda öngörülen usullere uyulmadan gerçekleştirilmesi hâlinde bu faaliyet kapsamındaki bağışlama işlemleri sonucu toplanan mal ve paraların öncelikle eski maliklerine iadesi seçeneği gözönünde bulundurulmalıdır. Bu bağlamda izinsiz yardım toplama faaliyeti kapsamında elde edildiği için el konulan mal ve paraların öncelikle iyi niyetli olarak bağışta bulunan kişilere iadesinin sağlanması gerekir. Ancak bu iade işleminin mümkün olmadığı hâllerde son çare olarak söz konusu mal ve paraların mülkiyetinin kamuya geçirilmesi şeklindeki bir araca başvurulabilir. Bu değerlendirmeler ışığında kuralla mülkiyet hakkına yönelik getirilen sınırlamanın ölçülülük ilkesi bağlamında gerekli olmadığı kanaatine varılmıştır.

C. İçişleri Bakanlığı ve Mülki İdare Amirliklerine Diğer Bakanlık ve Kuruluşlara Talimat Verme Yetkisi Tanıyan Kuralın İncelenmesi

Dava konusu kuralla, özel kanunlarındaki düzenlemeler saklı kalmak üzere İçişleri Bakanlığının (Bakanlık) veya mülki idare amirliğinin talebi üzerine dernekler ile derneklere ait her türlü tesis, müessese ve ortaklığı bulunan kuruluşların görev alanlarıyla sınırlı olmak üzere diğer bakanlık ve kuruluşlar tarafından denetleneceği öngörülmektedir.

Anayasa’nın 106. maddesine göre Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar Cumhurbaşkanı’na karşı sorumlu olup devlet tüzel kişiliği içinde bakanlar ve bakanlıklar arasında bir hiyerarşi veya astlık-üstlük ilişkisi söz konusu değildir. Dolayısıyla bakan ve bakanlıkların birbirlerine emir ve talimat verme, birbirlerini denetleme yetkileri bulunmamaktadır. Ancak dava konusu kuralla, talebin muhatabı olan diğer bakanlıklara ve kuruluşlara kendi görev alanlarına yönelik konularda denetim yapma yükümlülüğünün getirilmesi suretiyle Bakanlık ve mülki idare amirliklerine diğer bakanlık ve kuruluşlara talimat verme yetkisi tanınmış olmaktadır. Bu itibarla kuralla Bakanlık ve mülki idare amirlikleri ile diğer bakanlıklar ve ayrı bir tüzel kişiliğe sahip kamu kuruluşları arasında bir hiyerarşi ilişkisinin kurulmasının Anayasa’nın 123. maddesiyle bağdaşmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

D. Derneklerin Organlarının Görevden Uzaklaştırılmalarına ve Yerlerine Yapılacak Atamalara İlişkin Kuralların İncelenmesi

1. Derneğin Genel Kurulu Dışındaki Organlarında Görevli Olanların, İlgili Personelinin veya Bu Kişilerin Görev Yaptığı Organların Görevden Uzaklaştırılmalarını Düzenleyen Kural

Dava konusu kuralla, derneğin genel kurul dışındaki bir organında görevli olan kişiler veya ilgili personel hakkında dernek faaliyetindeki eylemleri çerçevesinde 6415 sayılı Kanun kapsamında yer alan suçlar ile 5237 sayılı Kanun’da yer alan uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti veya suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama suçlarından dolayı kovuşturma başlatılması durumunda bu kişilerin veya görev yaptıkları dernek organlarının geçici bir tedbir olarak İçişleri Bakanınca görevden uzaklaştırılabileceği öngörülmektedir.

Kuralda görevden uzaklaştırma tedbirinin ne zamana kadar devam edeceği konusunda bir düzenleme bulunmamaktadır. Ayrıca derneğin genel kurulu dışındaki organlarında görevli olanlar hakkında kovuşturma başlatılması hâlinde bu kişilerin görev yaptığı organların da görevden uzaklaştırılabileceğinin öngörülmesi suretiyle söz konusu organda görev yapan ancak hakkında kurala konu suçlardan dolayı herhangi bir kovuşturma bulunmayan kişiler de görevden uzaklaştırılmaktadır. Diğer yandan kişi hakkında yürütülen ceza yargılamasında idarenin tespitinden farklı bir değerlendirme yapıldığı durumlarda kural, idarenin tedbir işlemini sebep unsuru yönünden yeniden gözden geçirmesine imkân tanımamaktadır. Sonuç olarak kuralın dernek kurma özgürlüğü yönünden orantısız, dolayısıyla ölçüsüz bir sınırlamaya neden olduğu kanaatine varılmıştır.

2. Derneğin Görevden Uzaklaştırılan Organlarının ve Bu Organlarının Üyelerinin Yerine Mahkeme Kararıyla Atama Yapılmasını Düzenleyen Kural

Dava konusu kuralla 5523 sayılı Kanun’un 32. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde belirtilen fiillerden dolayı hakkında ceza yargılaması yapılan kişilerin görevden uzaklaştırılması hâlinde bunların yerine mahkeme kararıyla kayyım atanması öngörülmektedir.

Anayasa Mahkemesi E.2005/8, K.2006/2 sayılı kararında derneklerin organlarında görev alan üye veya ilgili personelin herhangi bir nedenle görevlerinden ayrılmaları hâlinde yerlerine hangi usulle seçim yapılacağının her derneğin kendi tüzüğünde belirlenmesinin dernek kurma özgürlüğünün doğal sonucu olduğunu belirtmiştir. Anılan kararda dernek kurma özgürlüğüne yönelik ortaya konulan bu genel ilke ve çerçeve, dava konusu kuralın Anayasa’ya uygunluk denetimi yönünden de geçerlidir. Bu bağlamda geçici olarak görevden uzaklaştırılan organların ve bu organların üyelerinin yerine mahkeme kararıyla atama yapılması kuralın taşıdığı amacın gerçekleştirilmesi yönünden başvurulabilecek son çare ve alınabilecek en hafif önlem değildir. Atamanın nasıl yapılacağının her bir derneğin kendi tüzüğünde bizzat kendisi tarafından belirlenmesi, görevden alınan organların ve üyelerinin yerine doğrudan derneğin kendisi tarafından atama yapılması dernek kurma özgürlüğüne daha hafif müdahale oluşturan bir araçtır. Bu bağlamda kuralla dernek kurma özgürlüğüne getirilen sınırlamanın zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemez.

E. Avukat ve Müvekkil Arasındaki Mahremiyeti Etkileyebilecek Kuralın İncelenmesi

Yargı sisteminde savunma rolünü üstlenen avukatın müvekkiliyle arasındaki hukuki ilişki nedeniyle sahip olduğu bilgilerin gizli kalacağını garanti edememesi mahremiyet ilkesine ve güven temeline dayanan bu ilişkinin devamına, avukatlık mesleğinin temel fonksiyonunu yerine getirmesine engel teşkil eder. Bu itibarla avukatlık mesleğinin icrası sırasında elde edilen meslek sırları ve bilgiler, özel hayata saygı hakkı bağlamında imtiyazlı bir korumaya sahiptir. Öte yandan özel hayata saygı hakkına yapılan bir müdahale, zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değilse demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez.

Kuralla serbest avukatlara, başta şüpheli işlem bildirimi olmak üzere avukatlık mesleğinin icrası sırasında elde edilen mesleki sırların ve bilgilerin idareyle paylaşılması yönünde bir yükümlülük getirilmektedir. Bununla birlikte kuralda paylaşılacak bilgilerin mesleki sır kapsamında kalıp kalmadığını belirlemeye yönelik herhangi bir ek güvence veya mekanizma öngörülmemiştir. Dolayısıyla kuralın bu hâliyle avukatlık mesleğinin önemi ve adalet hizmetindeki rolü karşısında mesleklerinin icrası noktasında serbest avukatlara katlanamayacakları bir külfet yüklediği görülmüş, kuralla özel hayata saygı hakkına getirilen sınırlamanın orantılı ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı anlaşılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle incelenen kuralların Anayasa’ya aykırı olduklarına ve iptallerine karar vermiştir.

Bu basın duyurusu Genel Sekreterlik tarafından kamuoyunu bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup bağlayıcı değildir.