29.12.2015

BB 56/15

Yaşamı Koruma Yükümlülüğünün İhlaline İlişkin Meral EŞKİLİ Kararı Basın Duyurusu

Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü, 4/11/2015 tarihinde Meral Eşkili tarafından yapılan bireysel başvuruda (B. No: 2013/7586), Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının gerektirdiği yaşamı koruma yükümlülüğünün ve yaşam hakkının usule ilişkin boyutunun ihlal edildiğine karar vermiştir.

Olay ve Olgular

Şanlıurfa (E) Tipi Ceza İnfaz Kurumunda 16/6/2012 günü gece saatlerinde çıkan yangında başvurucunun tutuklu oğlunun da aralarında olduğu 13 kişi yaşamını yitirmiştir. Olay tarihinde Ceza İnfaz Kurumunda otomatik yangın alarm sistemi bulunmamakta, yangının çıktığı 7 kişi kapasitesi olan koğuşta 18 mahkûm kalmakta ve yangın hortumu koğuşa kadar ulaşmamaktadır. Ayrıca daha önce mahkûmlardan biri başka koğuşa alındığı için Ceza İnfaz Kurumu idaresine diğer koğuştaki mahkûmların tepki gösterdiği, başvurucunun oğlunun da aralarında olduğu hükümlü/tutuklular arasında sürtüşmeler yaşandığı bilinmektedir.

Başvurucunun oğlu ve ölen diğer kişilerin cesetleri üzerinde yapılan adli muayene ve otopsi sonucunda ölüm sebebinin karbonmonoksit zehirlenmesi ve dumandan boğulma olduğu anlaşılmıştır. Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yangının tutuklu ve hükümlüler tarafından Ceza İnfaz Kurumu idaresini zor durumda bırakmak için çıkartıldığı, ancak kolayca söndürülebileceği düşünülen yangının beklenmedik biçimde büyüdüğü değerlendirilmiş, mahkûm ve kamu görevlisi şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Bu karar, yapılan itirazın reddiyle kesinleşmiştir.

Bu olayla ilgili olarak Ceza İnfaz Kurumu idarecilerine verilen disiplin cezaları itirazlar üzerine kaldırılmıştır. Müteveffa Y.E.nin kardeşleri ve başvurucu olan annesi ile Adalet Bakanlığı arasında tazminat konusunda uzlaşılmıştır.

İddialar

Başvurucu, hayatını kaybeden oğlu Y.E.’nin yangından on gün önce idareye dilekçe vererek; koğuşta kavga olduğunu, korktuğunu, başına geleceklerden endişeli olduğunu ve yerinin değiştirilmesini istediğini bildirdiği halde Cumhuriyet Savcılığı tarafından bu konuda araştırma yapılmadığını, ayrıca uzun bir süre soruşturma dosyasına erişiminin engellendiğini, Ceza İnfaz Kurumu yönetiminin ise yangının çıkmasına engel olacak tedbirleri almaması ve yangına zamanında müdahale etmemesi nedeniyle kusurlu olduğunu, bu şartlar altında etkili bir soruşturma yapılmaksızın kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, anılan karara yaptıkları itirazın da gerekçesiz olarak reddedildiğini belirterek Anayasa’da güvence altına alınan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi 

Yaşamı Korumak İçin Gerekli Tedbirlerin Alınmadığı İddiası Yönünden

Anayasa Mahkemesine göre, bazı özel koşullarda devletin, kişinin kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı yaşamı korumak amacıyla gerekli tedbirleri alma yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu çerçevede basit bir ihmali veya değerlendirme hatasını aşan bir kusurun yetkililere atfedilebilip atfedilemeyeceğinin ortaya konulması gerekir.

Başvuru konusu olayda, mahkûmların yangın çıkarma konusundaki iradelerinin çok kısa bir süre önce ortaya çıktığı ve eyleme geçirildiği anlaşılmakla birlikte bunun, yangın ihtimaline karşı Ceza İnfaz Kurumunda alınması gereken tedbirlere ilişkin ayrı bir değerlendirme yapılmasına engel olmadığı belirtilmiştir. Bunun yanında, olayın meydana geldiği C-15 koğuşunda sürekli disiplin olaylarının gerçekleştiği ve koğuşta kapasitenin üzerinde tutuklu ve hükümlünün barındırıldığı dikkate alındığında, yaşanması muhtemel olayların öngörülebilir olduğu ve yetkililerin tutuklu/hükümlülerin yaşamını koruma konusundaki dikkat ve özen yükümlülüklerini artırdığı sonucuna varılmıştır.

Anayasa Mahkemesi söz konusu yükümlülüğün, tutuklu ve hükümlülerin kasıtlı fiil veya ihmalleriyle gerçekleşebilecek olası risklerden bağımsız olarak alınması gereken tedbirlere ilişkin olduğuna, bu kapsamda ceza infaz kurumlarının inşası, organizasyonu, iç işleyişinin düzenlenmesi ile teknik ve fiziki yeterliliği konusunda görevli kamu makamlarının gerekli tedbirleri almalarının bekleneceğine dikkat çekmiştir.

Şanlıurfa Ceza İnfaz Kurumunda meydana gelen yangın olayında yetkililer tarafından öngörülmesi beklenebilecek bazı eksikliklere işaret edilmiştir. Bu kapsamda, bilirkişi raporlarında, bazı eşyaların hızlı yanma ve zehirleme özelliğine sahip olduğunun belirtildiği, tutuklu ve hükümlülerin kullanımına verilecek eşyaların risk oluşturmaması konusunda hassas davranılması gerektiği, Ceza İnfaz Kurumunun oda ve koğuşlarında güvenlik kamerası bulunmamasının özel hayatının gizliliğinin korunması amacına hizmet ettiği kabul edilmekle birlikte koridorlarda kamera sisteminin bulunmamasının, olası bir tehlikenin fark edilip süratle müdahalede bulunulabilmesini engelleyici nitelikte olduğu, kurumda yangını algılayacak nitelikte bir alarm sistemi olmadığı ifade edilmiştir.

Koğuşa yangın hortumunun yetişmemesine ilişkin olarak; bu durumun en son altı ay önce yapıldığı belirtilen yangın tatbikatlarında tespit edilmesinin beklenebilecek bir durum olduğu, dolayısıyla bu eksikliğin giderilmemesi noktasında da bir kusurdan bahsedilebileceği değerlendirilmiştir.

Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde ceza infaz kurumunda çıkan yangına burada bulunan kişilerin zarar görmesini engelleyecek şekilde müdahale edilebilmesine yarayacak uygun araçların sağlanması konusundaki eksikliklerin giderilmemesi nedeniyle ihmallerin bulunduğu ve bu ihmallerin basit bir dikkatsizliği veya değerlendirme hatasını aştığı tespit edilmiştir.

Sonuç olarak, yaşamı korumak için gerekli önlemlerin alınmamasının, başvurucu lehine hükmedilecek bir tazminatla giderilebilecek nitelikte olmadığı belirtilerek, Anayasanın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının gerektirdiği yaşamı koruma yükümlülüğünü ihlal ettiğine karar verilmiştir.

Yaşam Hakkı Kapsamında Yürütülen Ceza Soruşturmasının Etkili Olmadığı İddiası Yönünden

Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen yaşam hakkının usul boyutu anılan hakkın pozitif ve negatif yükümlülüklerinin yerine getirilip getirilmediğinin tespit edilmesine imkân sağlamaktadır. Bu kapsamda soruşturmanın etkililiği ve yeterliliğini temin için resen harekete geçilerek ölüm olayını aydınlatabilecek, sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delillerin toplanması gerektiği, ölüme neden olan olayın aydınlatılması ve sorumlu olabilecek kişilerin tespit edilmesini engelleyecek eksikliklerin etkili bir soruşturma açısından risk teşkil edebileceği vurgulanmıştır.

Soruşturmada görevli kişilerin olaylara karışan veya karıştığından şüphelenilen kişilerden; sadece hiyerarşik ve kurumsal olarak değil, aynı zamanda somut olarak da bağımsız olmaları gerekir. Bunun yanında tarafsızlık, soruşturmanın veya sonuçlarının kamu denetimine açık olması ve ölenin yakınlarının meşru menfaatlerini korumak için bu sürece uygun biçimde katılmalarının sağlanmasının da gerekli olduğunu belirtmiştir.

Olaya ilişkin etkili bir soruşturma yürütülmediği, soruşturma dosyasına erişiminin hukuka aykırı olarak engellendiği ve soruşturma sonucunda verilen karara yapılan itirazın gerekçesiz olarak reddedildiği iddialarını değerlendiren Anayasa Mahkemesi, yapılan soruşturmada, C-15 koğuşunda kalan tutuklu ve hükümlülerin kişisel durumlarının, Ceza İnfaz Kurumunda bulundukları sürede sergiledikleri davranışların, karıştıkları disiplin olaylarının ve bu durumun yangının çıkış sebebine olan olası etkilerinin araştırıldığını, Ceza infaz Kurumunca yangın çıkma ihtimaline yönelik alınan tedbirlerin niteliğinin ve yeterliliğinin değerlendirildiğini, olayın meydana gelmesinin ardından da yangının çıkış sebebine ve yangına daha etkili müdahale edilebilmesi noktasında alınması gerekli olan tedbirlere ilişkin alanında uzman bilirkişilerden raporlar alındığını tespit etmiş, söz konusu olayda kusurlu olabileceği düşünülen kişilere ilişkin yürütülen ceza soruşturmasından ayrı olarak Ceza İnfaz Kurumu görevlileri hakkında ayrı bir disiplin soruşturması daha yürütülmüş olduğuna dikkat çekmiştir.

Bununla birlikte Ceza İnfaz Kurumunda meydana gelen yangının koşullarına bakıldığında yangın ihtimaline karşı etkili bir müdahalenin sağlanması ile tutuklu ve hükümlülerin tehlikeli alanlardan bir an önce uzaklaştırılması konusunda öngörülmesi beklenebilecek bazı eksikliklere bağlı olarak devletin kontrolü altında bulunan tutuklu ve hükümlülerin yaşamlarının korunması noktasında ciddi ihmallerin bulunduğu tespit edilmiştir. Ancak olaya ilişkin soruşturmanın, kapsamı ve sonuçları itibarıyla söz konusu ihmallerin ortaya çıkarılmasını ve sorumluların cezalandırılmasını sağlayacak nitelikte olmadığı anlaşılmaktadır.

Bu nedenle başvurucunun oğlunun da aralarında bulunduğu tutuklu ve hükümlülerin ölümüyle sonuçlanan yangınla ilgili olarak, bahsedilen ihmal ve eksikliklerin de değerlendirilip sorumluların tespit edilmesini sağlayacak yeni bir soruşturma yapılması gerekmektedir.

Sonuç olarak, Anayasanın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usule ilişkin boyutunun ihlal edildiğine karar verilmiştir.

Bu basın duyurusu Genel Sekreterlik tarafından kamuoyunu bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup bağlayıcı değildir.