Bireysel Başvuru Basın Duyuruları
16.6.2015
BB 7/15
Tuğrul CULFA Kararı Basın Duyurusu
Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü, 11/3/2015 tarihinde Tuğrul Culfa ’nın bireysel başvurusunda (B. No: 2013/2593) başvurucunun sendika temsilcisi sıfatıyla gazetelere yaptığı açıklamalar nedeniyle aleyhine açılan davada tazminat ödemeye mahkum edilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine karar vermiştir. |
Olaylar
Başvurucu, eğitim ve bilim işkolunda faaliyet gösteren Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikasının (Sendika) şube başkanı olarak görev yapmaktadır.
Davacının müdürü olduğu lisede meydana gelen talihsiz olaylar nedeniyle bazı kişilerce kurşun döktürülmüştür. Başvurucu, sorunlara bilimsel yöntemler yerine hurafelerle çözüm arama girişimlerinin kabul edilemez olduğu, sorumlular hakkında Bakanlığın soruşturma başlatması gerektiği, okul müdürünün bu olaylardan haberdar olduğu fakat engellemediği yönünde ulusal yayın yapan iki gazeteye açıklamalarda bulunmuştur. Söz konusu gazete haberleri üzerine okul müdürü tarafından başvurucu aleyhine kişilik haklarına saldırdığı iddiasıyla tazminat davası açılmıştır. İlk Derece Mahkemesi, davacının okulda kurşun döktürülmesiyle bir ilgisi olmadığı hâlde bunun davacı tarafından yapıldığına dair haberlerin yayılmasına neden olduğu gerekçesiyle başvurucunun 2.000,00 TL tazminat ödemesine karar vermiştir.
İddialar
Başvurucu, gazetelere yaptığı açıklamalardan dolayı cezalandırılmasının ifade özgürlüğünün ihlali niteliğinde olduğunu ileri sürmüştür.
Mahkemenin değerlendirmesi
Anayasa Mahkemesine göre, Anayasa’nın 17. maddesi uyarınca Devlet, bireyin manevi varlığının bir parçası olan şeref ve itibara keyfi olarak müdahale etmemek ve üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle yükümlüdür. Üçüncü kişilerin şeref ve itibara müdahalesi, birçok ihtimalin yanında, gazeteler gibi basın ve yayın araçları vasıtasıyla da olabilir. Bir kişi gazete vasıtasıyla bir kamuoyu tartışması çerçevesinde eleştirilmiş olsa dahi o kişinin şeref ve itibarı manevi bütünlüğünün bir parçası olarak değerlendirilmelidir. Dolayısıyla ifade özgürlüğünün kullanılmasıyla başkalarının şeref ve itibarına zarar verildiğinin iddia edildiği durumlarda, bireylerin şeref ve itibarın korunması hakkı ile ifade özgürlüğü arasında adil bir dengenin kurulması gerekir.
Anayasa Mahkemesi, somut başvurunun incelenmesinde yalnızca derece mahkemelerince verilen kararların ele alınması ile yetinilemeyeceğini, başvurucu tarafından söylenen sözlerin gazeteler tarafından tırnak içinde aktarılmadığını, gazetelerin başvurucuya dayanarak olayları gazeteci diliyle ve dolaylı bir anlatımla aktardığını göz önünde bulundurmak gerektiğini ifade etmiştir. Ayrıca okulda kurşun döktürüldüğü şeklindeki ifadelerin içinde geçtiği yazıların, söylendiği bağlamdan kopartılmaksızın, olayın bütünselliği içerisinde değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Anayasa Mahkemesine göre, İlk Derece Mahkemesi, ulusal günlük gazetelerde yer alan haberin kaynağı olan başvurucunun ifade özgürlüğü ile davacının şeref ve itibarına saygı hakkı arasında denge gözeten bir değerlendirme yapmamış, söz konusu haber ve yazının, genel çıkarı ilgilendiren bir tartışmaya katkı sunup sunmadığı sorununa eğilmemiş, ayrıca haberin yapıldığı şartları göz önünde bulundurmamıştır. Başvuruya konu haberde yer alan iddialar, olgulara dayalı ithamlar olduğu halde İlk Derece Mahkemesi, haberde yer alan iddiaların olgusal temelini yeterince göz önüne almamış, ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğüne değinmemiş, bu özgürlüklerin başkalarının kişilik hakları karsısındaki sınırlarına vurgu yapmamıştır.
Bir haber veya yazının kamuyu bilgilendirme değeri ne kadar yüksek ise kişinin söz konusu haber veya yazının yayımlanmasına o kadar çok katlanması gerektiğine işaret eden Anayasa Mahkemesi, başvurucunun söz konusu gazete haberinde dile getirdiği düşüncelerin olgular temelinde gelişen kamusal bir tartışmaya katkı sunduğunun kabul edilmesi gerektiğini ifade etmiştir.
Anayasa Mahkemesine göre, İlk Derece Mahkemesi söz konusu gazete haberlerinde yer alan ifadelerden dolayı başvurucunun ifade özgürlüğüne yaptığı müdahalenin hangi surette acil bir ihtiyacı karşıladığını ve davacının şeref ve itibarına yapılan müdahalenin cezalandırılmasının başvurucunun ifade özgürlüğünden neden daha ağır bastığını ikna edici bir biçimde ortaya koyamamış ayrıca söz konusu ifadelerin davacının kariyerini veyahut özel yaşantısını nasıl etkilediğini gösterememiştir.
Sonuç olarak, Anayasa Mahkemesi, başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahale için yeterli ve ilgili bir gerekçe gösterilmediğini belirterek Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.
Bu basın duyurusu Genel Sekreterlik tarafından kamuoyunu bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup bağlayıcı değildir. |