Bireysel Başvuru Basın Duyuruları
3.6.2015
BB 6/15
Serap TORTUK Kararı Basın Duyurusu
Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü 21/1/2015 tarihinde Serap Tortuk (B. No: 2013/9660) başvurusunda oybirliğiyle, başvurucunun mesleki faaliyetle ilgisi olmayan özel yaşam alanına ilişkin eylemleri nedeniyle hakkında devlet memurluğundan çıkarma cezası uygulanmasının Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkını ihlal ettiğine karar vermiştir. |
Olaylar
Başvurucu Gülhane Askeri Tıp Akademisi Sağlık Meslek Yüksek Okulundan mezun olduktan sonra aynı yerde sivil memur hemşire olarak görev yapmakta iken, bir sosyal paylaşım sitesinde adına açılmış hesap üzerinden kendisine ait olduğu iddia edilen cinsel içerikli görüntünün yayınlandığı duyumu üzerine hakkında disiplin soruşturması başlatılmıştır.
Yürütülen disiplin soruşturması sonunda Milli Savunma Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulunun 27/6/2012 tarihli kararıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerinde Görevli Devlet Memurları Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Yönetmeliği hükümleri uyarınca başvurucuya devlet memurluğundan çıkarma cezası verilmiştir.
Başvurucu, disiplin cezasının yürütmesinin durdurulması ve iptali talebiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde dava açmıştır. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi İkinci Dairesinin 24/4/2013 tarihli kararıyla dava reddedilmiştir.
İddialar
Başvurucu söz konusu görüntülerin adına açılan bir sosyal medya hesabında yayınlandığını, belirtilen hesabın kim tarafından açıldığını bilmediğini, görüntülerin kendisine ait olmadığını ve bahsedilen görüntülerin adına açılan bir hesaptan kendisi tarafından paylaşılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, söz konusu görüntülerin kendisine ait olduğu kabul edilse dahi, tamamen özel hayat alanına ilişkin olması nedeniyle ceza uygulanmasında takdir yetkisinin doğru kullanılmadığını ileri sürmüştür.
Mahkemenin değerlendirmesi
Anayasa Mahkemesine göre, özel hayat kavramı eksiksiz bir tanımı bulunmayan geniş bir kavramdır. Bu kapsamda korunan hukuki değer esasen kişisel bağımsızlık olup, bu koruma bir taraftan herkesin istenmeyen bütün müdahalelerden uzak kendine özel bir ortamda yaşama hakkına sahip olduğuna işaret etse de, diğer taraftan özel hayat kavramının herkesin kişisel yaşamını istediği şekilde sürdürme ve dış dünyayı bu çemberden ayrı tutma kavramına indirgenemeyeceği açıktır. Bu açıdan Anayasa’nın 20. maddesi özel bir sosyal hayat sürdürmeyi güvence altına almaktadır.
Özel hayat, öncelikle bireylerin kendilerini geliştirebilecekleri ve başkalarıyla mahrem ilişkilere girebilecekleri kavramsal ve fiziksel bir alana işaret etmektedir. Bu mahremiyet alanı, Devletin ancak meşru amaçlarla asgari düzeyde müdahale edebileceği özel bir alanı kapsamaktadır. Bireyin mahremiyet hakkının mekânı, kural olarak özel alandır. Ancak özel yaşamın korunması hakkı bazı durumlarda kamusal alana da genişleyebilir.
Anayasa’nın 20. maddesinde, herkesin özel hayatına saygı gösterilmesi hakkına sahip olduğu ve özel hayatın gizliliğine dokunulamayacağı belirtilmekte olup, bu düzenlemede yer verilen özel hayatın gizliliği hakkı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesi çerçevesinde özel yaşama saygı hakkı kapsamında güvence altına alınan hakka karşılık gelmektedir. Bireyin mahremiyet alanının ve bu alanda cereyan eden eylem ve davranışlarının da kişinin özel yaşamı kapsamında olduğu açıktır. Mahremiyet hakkı ve bu alana ilişkin bilgilerin gizliliğinin korunması Anayasa Mahkemesi tarafından, Anayasa’nın 20. maddesi kapsamında değerlendirilmektedir.
Somut olayda, başvurucu devlet memurluğundan meslekî nedenlerle yürütülen bir disiplin soruşturması neticesinde çıkarılmamıştır. Disiplin soruşturması sürecinden, devlet memurluğundan çıkarma kararından ve derece mahkemesi kararlarından anlaşıldığı üzere, başvuruya konu süreçte özellikle başvurucunun özel hayatı kapsamında olduğu ileri sürülen davranışları belirleyici olmuştur. Bu şartlar altında, özel yaşamına ilişkin hususlar gerekçe gösterilerek devlet memurluğundan çıkarılmasının, başvurucunun özel hayatın gizliliği hakkına bir müdahale oluşturduğu açıktır.
Başvurucu, devlet memurluğundan çıkarma cezası ile sonuçlanan disiplin soruşturması sürecinde, meslekî hayatını değil, özel hayatını ilgilendiren iddialara yanıt vermek zorunda kalmıştır. Bu kapsamda başvurucuya yöneltilen iddiaların göreviyle değil, daha çok mahremiyet alanında gerçekleşen özel yaşam eylemleri ile ilgili olduğu görülmektedir. Dolayısıyla ihtilaf konusu soruşturmanın kapsamı meslekî hayatın sınırlarını aşmaktadır.
Anayasa’nın 13. maddesi vasıtasıyla Anayasa’da yer alan tüm temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması hususunda geçerli olan denge, özel hayatın gizliliği hakkının sınırlandırılmasında da göz önünde bulundurulmalıdır. Özel hayatın gizliliği hakkının sınırlanması mümkün olmakla beraber, sınırlamada öngörülen meşru amaç ile sınırlandırma aracı arasında orantısızlık bulunmamalı, sınırlandırma ile ulaşılabilecek genel yarar ile temel hak ve özgürlüğü sınırlandırılan bireyin kaybı arasında adil bir denge kurulmasına özen gösterilmelidir.
Başvurucunun hakkındaki disiplin süreci sonucunda devlet memurluğundan çıkarma cezası almış olması, meslekî hayatı üzerinde olduğu kadar, temel geçim kaynağından yoksun kalması nedeniyle ekonomik geleceği üzerinde de etki oluşturmakla daha önemli hale gelmektedir.
Başvurucuya verilen disiplin cezası kapsamında, sınırlandırma ile ulaşılabilecek genel yarar ile temel hak ve özgürlüğü sınırlandırılan bireyin kaybı arasında adil bir dengenin sağlanmadığı anlaşılmakla, başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayatın gizliliği hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Bu basın duyurusu Genel Sekreterlik tarafından kamuoyunu bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup bağlayıcı değildir. |