11.8.2021

BB 55/21

Mal Varlığına Uygulanan İhtiyati Tedbirin Uzun Sürmesi Nedeniyle Mülkiyet Hakkının İhlal Edilmesi

Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü 13/4/2021 tarihinde, Bülent Akbacı (B. No: 2018/14389) başvurusunda, Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.  

Olaylar 

Başvurucu aleyhine 23/5/2006 tarihinde muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescili davası açılmıştır. Başvurucunun taşınmazlarının tapu kaydına 2006 ve 2007 yılında Asliye Hukuk Mahkemesi (Mahkeme) kararı ile ihtiyati tedbir şerhi konulmuştur. Mahkeme 3/6/2014 tarihli ara kararı ile başvurucunun banka kaydı üzerine konulan tedbirin kaldırılmasına karar vermiştir. Başvurucunun taşınmazları üzerindeki tedbir kararları ise bireysel başvurunun inceleme tarihi itibarıyla devam etmektedir.

İddialar 

Başvurucu, tapu iptali ve tescili talebiyle açılan davada mal varlığına uygulanan ihtiyati tedbirin uzun süredir devam etmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi 

Anayasa Mahkemesi daha önce benzer bir şikâyeti incelemiş ve sonuca bağlamıştır. Anayasa Mahkemesi, muhtemel bir alacağın güvence altına alınarak etkisizleşmesinin önüne geçilmesi amacıyla ihtiyaç duyulan tedbirlerin alınması ve bu tedbirler kapsamında kamu makamlarının mülk üzerinde belirli bir süreyle hukuki tasarruflarda bulunmasının sınırlandırılması bakımından geniş bir takdir yetkisi bulunduğunu kabul etmiştir. Ancak söz konusu tedbirlerin uygulanmasının mülk sahibine kaçınılmaz olandan aşırı bir külfet de yüklememesi gerektiğini vurgulamıştır. Bu doğrultuda kamu makamlarının söz konusu tedbirin başvurucunun mülkiyet hakkına etkilerini de gözetmesi ve ölçüsüz bir müdahaleye yol açmaması gerekmektedir. 

Mülkiyet hakkına müdahale teşkil eden tedbirlerin söz konusu olduğu durumlarda tedbiri uygulayan kamu makamlarının ivedi olarak ve özenli bir biçimde davranma yükümlülükleri bulunmaktadır. Aksi hâlde yani tedbirin makul olmayan bir süre devam etmesi, mülkiyet hakkının tanıdığı yetkilerin kullanılmasının belirsiz olacak şekilde ötelenmesi suretiyle mülk sahibine orantısız bir külfet yüklemiş olur. 

Benzer nitelikteki başvuruya konu olay bakımından da bu ilkelerden ayrılmayı gerektirir bir durum bulunmamaktadır. Somut olayda tedbir süreci bir bütün olarak ele alındığında söz konusu sürenin makul olmadığı kuşkusuzdur. Mülkiyet hakkını sınırlandıran tedbirin başvurucuya aşırı bir külfet yüklediği sonucuna varılmıştır. 

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Bu basın duyurusu Genel Sekreterlik tarafından kamuoyunu bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup bağlayıcı değildir.