22.3.2017

BB 4/17

İnfaz Edilmemiş Yakalama Emrinin Kişi Hürriyetine Müdahale Oluşturmadığına İlişkin Kararın Basın Duyurusu

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, 1/3/2017 tarihinde Galip Öğüt tarafından yapılan bireysel başvuruda (B. No: 2014/5863), henüz infaz edilmemiş/uygulanmamış yakalama emrinin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bir müdahale oluşturmadığını değerlendirmiş ve başvuruyu kabul edilemez bulmuştur.

Olaylar

Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 20/7/2005 tarihli kararı ile başvurucu hakkındaki idam cezası, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına dönüştürülmüştür. Anılan karar, Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 3/12/2010 tarihli ilamıyla kesinleşmiştir.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca anılan mahkûmiyet hükmünün infazı için 13/6/2012 tarihinde başvurucu hakkında yakalama emri çıkarılmıştır. Başvurucunun yakalandığına ilişkin bir kayıt bulunmamaktadır. Başvuru formunda başvurucunun adresi olarak Almanya'daki bir yerleşim yeri gösterilmiştir.

Başvurucu, avukatı aracılığıyla 7/1/2014 tarihinde Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesine başvurmuş; tutukluluk süresi gözetildiğinde infazı gerektirecek hükümlülük süresi kalmadığını belirterek hakkındaki arama, tutuklama ve yurt dışı çıkış yasağının kaldırılmasını talep etmiştir.

Mahkeme 31/1/2014 tarihli kararı ile talebin reddine karar verilmiştir.

Başvurucu 4/3/2014 tarihindeki itirazı Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kesin olarak reddedilmiştir.

İddialar

Başvurucu, yargılanma sırasındaki taleplerinin Savcılık görüşüne dayanılarak gerekçesiz bir şekilde Mahkemece reddedildiğini, alınan Savcılık görüşünün de kendisine tebliğ edilmediğini belirterek Anayasa'nın 36., 38. ve 141. maddeleri ile güvence altına alınan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Anayasa Mahkemesi bu iddia kapsamında özetle aşağıdaki değerlendirmeleri yapmıştır:

Yakalama emirlerinin infaz edilmediği dönemde temel hak ve hürriyetlere yönelik bazı etkileri bulunsa da bu dönemde henüz kişilerin fiziksel özgürlükleri maddi olarak kısıtlanmamış olduğundan söz konusu etkilerin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bir müdahale olarak nitelendirilmesi mümkün değildir.

Bireysel başvuruda bulunulduğu tarihte başvurucunun yurt dışında olduğu ve hakkındaki yakalama emrinin henüz infaz edilmediği, ayrıca başvurunun incelendiği tarih itibarıyla da infazın gerçekleştiğine yönelik herhangi bir bilgi ya da belgenin bulunmadığı görülmektedir. Buna göre başvurucunun fiziksel olarak özgürlüğünden yoksun bırakılması söz konusu değildir. Dolayısıyla başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına müdahalede bulunulmamıştır. 

Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi, başvurucunun iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemezlik kararı vermiştir.

Bu basın duyurusu Genel Sekreterlik tarafından kamuoyunu bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup bağlayıcı değildir.