21.5.2025

BB 6/25

Hazine Adına Tescil Edilen Taşınmaz İçin Hükmedilen Tazminatın Yetersiz Olduğu İddiasıyla Yapılan Başvuruya İlişkin Karar

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu 23/1/2025 tarihinde Hasan Durmuş (B. No: 2019/19126) başvurusunda Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Olaylar

M.K. adına kayıtlı taşınmazın parsellere ayrılması ile oluşan başvuruya konu taşınmaz 19/11/1990 tarihinde başvurucu adına tapuda tescil edilmiştir. Orman Genel Müdürlüğü, başvurucuya ait taşınmazın evveliyatında orman olduğunu ve kesinleşmiş orman tahdit sınırları içinde kaldığını belirterek tapu kaydının iptali ve orman vasfıyla Hazine adına tescil edilmesi için 15/5/2008 tarihinde dava açmıştır. Yargılama sonucunda mahkeme, taşınmazın tapu kaydının iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tapuya tesciline karar vermiştir.

Akabinde başvurucu, Hazine aleyhine fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak suretiyle maddi tazminat talebiyle dava açmıştır. Başvurucu, yargılama sürecinde düzenlenen bilirkişi raporunda belirtilen bedel olan 120.976,52 TL’ye yükselterek talebini ıslah etmiş; mahkeme bilirkişi raporunda belirtilen bedelin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte başvurucuya ödenmesine hükmetmiştir.

Kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay, taşınmazın değerinin belirlenmesinde tapu iptal ve tescil davasının kesinleştiği tarihin esas alınması gerektiğini belirterek hükmü bozmuştur. Bunun üzerine mahkeme, yeniden keşif yapmış ve ek bilirkişi raporu almıştır. Raporda taşınmazın tapu iptal ve tescil kararının kesinleşme tarihi itibarıyla değerinin 38.521,12 TL olduğu belirtilmiştir. Mahkeme, 38.521,12 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte başvurucuya ödenmesine karar vermiştir. Mahkeme ayrıca, kabul edilen tazminat miktarı üzerinden başvurucu lehine 4.587,32 TL, reddedilen kısmın karşılığı olarak ise başvurucudan tahsil edilerek davalı Hazineye verilmek üzere 9.346,43 TL vekâlet ücretine hükmetmiştir. Tarafların temyiz başvuruları üzerine Yargıtay, itirazları yerinde görmeyerek ilk derece mahkemesi kararını onamış ve 2.037 TL vekâlet ücretinin başvurucudan alınarak davalı idareye ödenmesine karar vermiştir.

İddialar

Başvurucu, tapu kaydı iptal edilerek orman vasfıyla Hazine adına tescil edilen taşınmaz için hükmedilen tazminatın yetersiz olması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Somut olayda tapu siciline güvenerek taşınmazı edindiğini iddia eden başvurucunun açtığı tazminat davasında, tapunun iptal edilmesinden doğan zarardan devletin sorumlu olduğu kabul edilerek başvurucu lehine tazminata hükmedilmiştir. Tapusu iptal edilerek mülkünden yoksun bırakılan başvurucu, tazminat elde edebilmek için idareye karşı dava açmak zorundadır. Dolayısıyla yargılama süreci sonucunda devletin tazminat ödemekle sorumlu tutulması da gözetildiğinde tapusu iptal edilen başvurucunun davanın açılmasına sebebiyet verdiği söylenemez.

Somut olayda değerlendirilmesi gereken bir diğer husus ise başvurucu aleyhine hükmedilen vekâlet ücretleri tutarı ile tazminat miktarı arasındaki orantılılıktır. Devletin tapu sicilinin tutulmasından doğan zarardan sorumlu olduğunun kabul edildiği yargılamanın sonucunda başvurucuya 38.521,12 TL maddi tazminat ödenmesine hükmedilmiş, bununla birlikte başvurucu 11.383,43 TL vekâlet ücretini yine tapusu iptal edilerek adına tescil edilmiş olan davalı Hazineye ödemek durumuyla karşı karşıya kalmıştır. Bu tutar ise hükmedilen tazminat miktarının %29,55’lik kısmına karşılık gelmektedir.

Diğer taraftan başvuruya konu olayda uzmanlık gerektiren bir konu olan taşınmazın değerinin belirlenmesi amacıyla mahkemenin aldığı ve ilk kararında da hükme esas aldığı bilirkişi raporuna istinaden başvurucunun davanın değerini arttırdığı gözönünde bulundurulmalıdır. Bu durum bozma kararı sonrası alınan yeni bilirkişi raporunda belirlenen miktar üzerinden davanın kabul edildiği yargılama süreci sonucunda -devletin tazminat sorumluluğu kabul edilmekle birlikte- başvurucu aleyhine tazminat tutarının %29,55 oranına karşılık gelecek vekâlet ücretine hükmedilmesine neden olmuştur. Bu hâliyle teknik bir konuda mahkemece tanzim ettirilen ve hükme esas alınmış olan ilk bilirkişi raporuna dayanarak başvurucunun ıslah talebinde bulunduğunu kaydetmek gerekir.

Öte yandan söz konusu davada başvurucu lehine de 4.587,32 TL vekâlet ücreti ödenmesine karar verilmiş ise de 1136 sayılı Avukatlık Kanunu uyarınca başvurucunun lehine hükmedilen vekâlet ücretini avukatına ödemekle yükümlü olduğu gözönüne alınmalıdır. Bu hâliyle başvurucunun ödemek durumunda kaldığı vekâlet ücreti kendi yararına ödenen vekâlet ücretinin doğrudan bir karşılığı olarak görülemeyecektir. Dolayısıyla hükmedilen tazminat bedeli ile başvurucuya yüklenen vekâlet ücretleri kıyaslandığında başvurucunun tazminat bedelinin önemli bir kısmından mahrum bırakıldığı ve elinde kalan tazminat miktarının mülkün gerçek değerinin altında kalmasına yol açıldığı kanaatine varılmıştır. Bir başka ifadeyle mülkten yoksun bırakma şeklinde gerçekleştirilen müdahale nedeniyle açılan davada başvurucu lehine hükmedilen tazminat tutarının önemli ölçüde aşındığı anlaşılmıştır.

Sonuç olarak orman vasfında olmasına rağmen hatalı olarak oluşturulan tapu kaydının iptalinden doğan zarardan devletin sorumlu olduğu hükmüne varılan bir yargılamanın gerçekleştirildiği görülmektedir. Söz konusu yargılama süreci sonunda lehine tazminata hükmedilen başvurucunun somut olayın koşullarında iyi yönetişim ilkesine uygun hareket ettiği söylenemeyecek olan davalı idareye, adil dengeyi sağlaması gereken mahkemelerce belirlenmiş taşınmazın değeriyle uyumlu tazminat miktarını önemli ölçüde azaltacak tutarda vekâlet ücreti ödemek zorunda bırakıldığı anlaşılmaktadır. Bu durum ise taşınmazın müdahale anındaki gerçek değerinde önemli ölçüde azalmaya neden olduğundan başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemektedir. Dolayısıyla başvurucunun mülkiyet hakkının korunması ile müdahaleye dayanak kamu yararının gerekleri arasındaki adil denge başvurucu aleyhine bozulmuş olduğundan başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahale ölçüsüzdür.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Bu basın duyurusu Genel Sekreterlik tarafından kamuoyunu bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup bağlayıcı değildir.