Genel Kurul
2010/36E. sayılı dosyaya ait Aliağa Asliye Ceza Mahkemesinin 6.4.2010 tarihli başvuru kararı
T.C
ALİAĞA
ASLİYE CEZA MAHKEMESİ
ESAS NO: 2008/779
ANAYASA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI' NA
ANKARA
Konu:2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 152. maddesi uyarınca 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 5560 sayılı yasa ile değişik 325/2 maddesinin Anayasanın 2. 10 ve 38 maddelerine aykırılığı gerekçesiyle iptali istemi.
AÇIKLAMALAR:
Resmi belgede sahtecilik suçundan sanık H.B.nin Aliağa Cumhuriyet Başsavcılığının 19.11.2008 tarih ve 2008/2061 soruşturma no. 2008/1315 esas numaralı iddianamesi ile 31 VE plakalı araca ait motorlu araç tescil belgesindeki muayene işlemindeki sahtelikten ötürü cezalandırılması istemiyle mahkememize kamu davası açılmıştır.
Sanığın aynı suçtan Aliağa C. Başsavcılığının 18.05.2009 tarih ve 2009/1010 soruşturma no, 2009/435 esas numaralı iddianamesi ile 31 PH plakalı araca ait motorlu trafik belgesindeki muayene işleminin yapıldığını gösterir hologramın sahteliğinden ötürü cezalandırılması talep olunmuştur.
Her iki dosya arasında irtibat bulunduğundan mahkememizin 10.11.2009 tarihi itibariyle kamu davalarının birleştirilmesine karar verilmiştir.
Sanık savunmalarında; suçlamaları kabul etmemiş, muayene işlemi ile ilgisinin bulunmadığını iddia etmiştir.
Taraflar Anayasaya aykırılık iddiasında bulunmamışlardır.
Dava dosyamız derdest olup, duruşması Anayasa Mahkemesine yapılan başvurunun sonuçlanmasının beklenmesi gerekçesiyle 08.07.2010 gününe ertelenmiştir.
İptali istenen yasa maddesi:
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 5560 sayılı yasa ile değişik 325/2 maddesinin iptali talep olunmaktadır.
Madde şu şekildedir: Hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve cezanın ertelenmesi hallerinde de birinci fıkra hükmü uygulanır.
Maddenin ilk fıkrası ise;Cezaya veya güvenlik tedbirine mahkûm edilmesi hâlinde, bütün yargılama giderleri sanığa yüklenir.' şeklindedir.
İPTALİ İSTENEN YASA HÜKMÜNÜN DOSYAMIZDA UYGULANABİLİRLİĞİ:
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, Ceza Muhakemesi Kanununun 231/5 vd maddelerinde düzenlenmiş ve maddede; Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmaması biçiminde tanımlanmıştır.
Belirtilen yasa maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;
1- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması.
2- Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları, göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,
3-Suçun işlenmesi ile mağdurun ya da kamunun uğradığı zararın, aynen iade suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi gerekmektedir.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Kurumunun tereddütte kalan noktalan Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.02.2009 tarih ve 2008/11-250 esas 2009/13 karar sayılı ilamında açıklığa kavuşturulmuştur.
Karar içeriği irdelendiğinde; uğranılan zarardan kastın maddi zararlar olduğu, manevi zararların bu kapsamda değerlendirilmemesinin gerektiği, yine mahkemece ceza yargılamasında şahsi hak davasına yer verilmemesinden ötürü zararın ne olduğunun tam olarak saplanması hususunda araştırmaya girilmemesi gerektiği vurgulanmaktadır. Bir başka anlatımla zararın giderilmesi şartının aranabilmesi için suç ile oluşan zararın somutlaşmış olması gerekmektedir. Somutlaşmayan zarar söz konusu ise; zarar araştırması yapılmayacak, diğer şartlar var ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecektir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı, Ceza Muhakemesi Kanununun 267 vd maddeleri uyarınca itiraz yolu açıktır. Ancak itiraz merci verilen hükmü şekli olarak inceleyebilecektir. Esas yönden inceleme ise ancak 5 yıllık deneme süresi içerisinde sanığın başka bir kasıtlı suç işlediği takdirde hükmün açıklanmasına karar verilmesi halinde dosyanın bölge adliye mahkemesi ya da Yargıtay a gönderilmesi ile mümkün olabilecektir.
Somut olayımızda sanık daha önce kasıtlı suçtan mahkûm değildir. Talimat ile alman savunmalarında Ceza Muhakemesi Kanununun 231/5 vd maddelerinin uygulanmasına engel bir durumun zapta yansımadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca isnat olunan eylemlerden ötürü oluşan zarar somutlaştırılmış da değildir.
Bu nedenlerle; sanık hakkında yapılan yargılama sonucunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesine, yargılamanın geldiği bu safahat itibariyle bir engel bulunmamaktadır.
ANAYASA ' YA AYKIRILIK NEDENLERİ:
1-Ceza Muhakemesi Kanununun 325/2 maddesinin Anayasanın 2. maddesine aykırılığı:
Anayasamızın 2. Maddesi, Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik, sosyal bir hukuk Devletidir, şeklindedir.
Görüldüğü üzere; Türkiye Cumhuriyeti nin bir hukuk devleti olduğu maddede belirtilmektedir.
Hukuk devleti insan haklarına saygılı ve bu hakları koruyucu âdil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam ettirmekle kendini yükümlü sayan, hukuk kurallarına ve Anayasa'ya uygun davranan, bütün eylem ve işlemleri yargı denetimine bağlı olan devlet olarak tanımlanabilir.
Bu tanıma göre; henüz hakkındaki mahkûmiyet hükmü kesinleşmeyen sanığın mahkûmiyet hükmünün sonucu olan yargılama giderlerinden sorumlu tutulmasının evrensel hukuk anlayışına ve kurallarına uygun düşmeyeceği açıktır.
Öte yandan; hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı her ne kadar itiraz yolu açık ise de; yapılacak denetimin şekli bir denetim olacağı açıklandığından inceleme merciinin isnat olunan eylemin sübut bulup bulmadığı yönünde bir değerlendirme yapmayacak oluşu ve yargılama giderlerine ilişkin de yapılacak başvuruyu da bu nedenle inceleyemeyeceği dikkate alındığında, belirtilen yasa maddesinin Anayasamızda belirtilen hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu görülecektir.
Yine hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiği takdirde kişi 5 yıl süre ile denetim süresine tabi tutulacak, bu süre içerisinde kasıtlı suç işlemediği takdirde hükmolunan ceza düşecektir. Ancak daha önceden ödemek zorunda kaldığı yargılama giderlerini geri alabilmek için kamuya dava açmak zorunda kalacaktır.
Bu durumun da hukuk devleti anlayışına uygun olmadığı düşünülmektedir.
2-Ceza Muhakemesi Kanununun 325/2 maddesinin Anayasanın 10. maddesine aykırılığı:
Anayasamızın 10. Maddesinde eşitlik ilkesi tanımlanmıştır.
Buna göre herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Yukarıda vurgulandığı şekilde ancak hükmün açıklandığı takdirde içerik itibariyle yasa denetimine izin vermeyen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu nedeniyle sanığa yargılama gideri yükletmek, henüz suçlu olduğu kesinleşmeyen kişiyi, hakkında dava açılması nedeniyle diğerlerinden farklı bir konuma sokmaktadır. Bu durum, hakkında dava açılan kişiyi ileride suçsuz olduğu anlaşılacak olsa bile suçluymuşçasına mahkûm etmek anlamına gelecektir.
Bu nedenle ilgili yasa hükmünün Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı olduğu düşünülmektedir.
3- Ceza Muhakemesi Kanununun 325/2 maddesinin Anayasanın aykırılığı:
Anayasanın 38. maddesi, Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suç işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.
Suç ve ceza zamanaşımı ile ceza mahkûmiyetinin sonuçları konusunda da yukarıdaki fıkra uygulanır.
Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur.
Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz. şeklindedir.
Görüldüğü üzere ceza mahkûmiyetinin sonucu olan yargılama gideri 5271 sayılı yasanın 325/2 maddesi uyarınca henüz suçluluğu sabit olmasa da sanıklara yükletilmekledir. Bu nedenle belirtilen yasa hükmünün Anayasa ya aykırı olduğu düşünülmektedir.
SONUÇ VE İSTEM:
Yukarıda açıklanan nedenlerle; Anayasanın 152. maddesi yol göstermesi ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 5560 sayılı yasa ile değişik 325/2 maddesinin 2907 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 2, 10 ve 38. maddelerine aykırı olduğundan iptaline karar verilmesi saygıyla arz ve talep olunur. 06.04.2010