Genel Kurul
2010/27 E. sayılı dosyaya ait Ankara 7. İdare Mahkemesinin 21.1.2010 tarihli başvuru kararı
T.C.
ANKARA
7. İDARE MAHKEMESİ
ESAS NO : 2009/864
KARAR
Davacı B. Anonim Şirketine ait imalathanede doldurulmuş ve tıpa vurulmuş vaziyette bandrolsüz şarap üretildiğinin saptandığından bahisle 4733 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca satış belgesinin iptal edilmesine ilişkin işlemin iptali ve 4733 Tütün Ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanunun 8. maddesinin 8. paragrafının Anayasa aykırı olduğundan bahisle dosyanın Anayasa Mahkemesine gönderilmesi istemiyle Tütün Ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu'na karşı açılan davada dava dosyası incelenerek işin gereği görüşüldü;
4733 Tütün Ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanunun 8. maddesinin 8. paragrafında; "Bu Kanuna, 4250 sayılı Kanuna veya 5607 sayılı Kanuna aykırılıktan dolayı yargılanması devam edenler ile mahkum olanlara veya aynı kanunlara aykırılıktan dolayı iki defadan fazla ön ödemede bulunması nedeniyle haklarında kamu davası açılmamış ya da düşmüş olanlara satış, dağıtım veya uygunluk belgesi verilmez; verilmiş olanlar da iptal edilir." hükmüne yer verilmiş olup, davacının Anayasaya aykırılık iddiası incelenerek maddede yer alan "...yargılanması devam edenler..." tümcesi yönünden söz konusu iddia Mahkememizce ciddi bulunmuştur.
Dava, davacı şirkete ait imalathanede doldurulmuş ve tıpa vurulmuş vaziyette bandrolsüz şarap üretildiğinin saptandığından bahisle 4733 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca satış belgesinin iptal edilmesine ilişkin davalı idare işleminin iptali ile 4733 Tütün Ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanunun 8. maddesinin 8. paragrafında yer alan "...yargılanması devam edenler...' tümcesinin Anayasa aykırı olduğu iddiasıyla Anayasa Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
T.C. Anayasası'nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin, toplumunun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, Başlangıç'ta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir.
Hukuk devleti, insan haklarına saygı gösteren, bu hakları koruyucu adaletli bir hukuk düzeni kurup sürdürmekle kendisini yükümlü sayan, bütün etkinliklerinde hukuka ve Anayasaya uyan, işlem ve eylemleri bağımsız yargı denetimine bağlı olan devlet demektir. Böyle bir düzenin kurulması, yasama, yürütme ve yargı alanına giren tüm işlem ve eylemlerin hukuk kuralları içinde kalması, temel hak ve özgürlüklerin anayasal güvenceye bağlanmasıyla olanaklıdır.
Anayasada, Türkiye Cumhuriyetinin demokratik hukuk devleti niteliği vurgulanırken, devletin tüm eylem ve işlemlerinin yargı denetimine bağlı olması amaçlanmıştır. Çünkü yargı denetimi hukuk devletinin "olmazsa olmaz" koşuludur.
Anayasa'nın 36. maddesinde, "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz denilmektedir. Maddeyle güvence altına alınan dava yoluyla hak arama özgürlüğü, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde, diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden birisini oluşturmaktadır. Gerçekten, karşılaştığı bir suçlamaya karşı kişinin kendisini savunabilmesinin ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama veya işleme karşı haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesinin en etkili ve güvenceli yolu yargı mercileri önünde dava hakkını kullanabilmesidir. Kişilere yargı mercileri önünde dava hakkı tanınması adil bir yargılamanın ön koşulunu oluşturur.
Yine Anayasanın 38. maddesinde suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimsenin suçlu sayılamayacağı hüküm altına alınmıştır.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacı şirkete ait üretim tesisinde 1,5 litrelik satışa hazır vaziyette 518 adet bandrolsüz şarap olduğunun tespit edildiği gerekçesiyle Şarköy Cumhuriyet Başsavcılığının 26.03.2009 günlü ve E:2009/137, id. No:2009/76 sayılı iddianamesi ile 4733 sayılı Kanuna muhalefet edildiği gerekçesiyle davacı şirketin sahibi hakkında Şarköy Asliye Ceza Mahkemesine dava açıldığı ve davanın anılan Mahkemenin E:2009/94 esas numarasında devam ettiği, buna istinaden davacı şirkete ait 599473 T Kurum sicil numaralı satış belgesinin davalı idarenin 1/5/2009 günlü oluruyla iptal edildiği anlaşılmıştır.
Olayda, davacı şirketin sahip olduğu 599473 T Kurum sicil numaralı satış belgesinin davalı idarece iptaline dayanak olarak 4733 sayılı Kanunun 8. maddesinin 8. fıkrasında yer alan "...yargılanması devam edenler..." tümcesinin alındığı hususunda tartışma bulunmamaktadır.
Davacı şirket ve davacı şirket ile benzer durumda bulunan gerçek veya tüzel kişilerin satış belgelerinin iptali durumunda, haklarını aramak üzere Anayasanın 36. ve 125. maddeleri kapsamında idari dava açabileceklerdir. Ancak, Anayasanın 138. maddesine göre hakimlerin Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm vereceği hususu göz önüne alındığında, iş bu dava ve benzeri davalarda yargılama ödevini yerine getirecek Mahkemeler tarafından, davacılar hakkında adli yargı mercileri nezdinde 4733 sayılı, 4250 sayılı veya 5607 sayılı Kanunlara aykırılıktan dolayı yargılama yapıldığının öğrenilmesi durumunda doğrudan doğruya davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonucunu doğurmaktadır. Zira 4733 sayılı Kanuna göre satış belgesinin iptali için adli yargıda açılmış bir davanın bulunması yeterli olup, idari yargı mercilerince işlemin Kanuna uygun olarak tesis edilip edilmediği hususu irdelenecektir. Öte yandan, adli yargı mercileri önünde sürdürülen davanın beraat ile sonuçlanması yine davanın retle sonuçlanmasını engellememektedir. Çünkü, idari işlemin gerçekleştirildiği tarihte yargılamanın bulunması satış belgesi iptali için yeterli sayılmakta olduğundan dolayı beraat kararı idari işlemi sakatlamamaktadır. Bu haliyle, adli yargı mercilerinin beraat kararları davacılara ancak yeniden satış belgesi alabilmek için yeni başvuru hakkı tanımaktadır ki, haklılığı Mahkeme karan ile ispatlanmış kişilerin daha önce gerçekleştirdikleri yükümlülükler altına yeniden girmeleri hakkaniyetle bağdaşmaz.
Şu halde, haklarında tesis edilmiş idari işlemler nedeniyleidari yargı mercileri önünde dava açmak suretiyle haklarını arama hürriyeti bulunan davacıların bu haklarını ellerinde alacak mahiyette düzenlenmiş bulunan ve kişilerin suçluluğu hükmen sabit olmadığı halde bir anlamda suçlu kabul edilerek bir takım yaptırımlara maruz kalmasına sebebiyet veren 4733 sayılı Kanunun 8. maddesinin 8. fıkrasında yer alan "… yargılanması devam edenler..." tümcesinin Anayasaya uygunluğundan söz edilemez.
Açıklanan nedenlerle, Anayasanın 152. maddesinin birinci, 2949 sayılı Yasanın 28. maddesinin ikinci fıkraları uyarınca, bir davaya bakmakta olan Mahkemenin, taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, tarafların bu konudaki iddia ve savunmalarını ve kendisini bu kanıya götüren görüşünü açıklayan kararı ile Anayasa Mahkemesi'ne itirazen başvurması olanağı sağlandığından, dava konusu işlemin tesisinde esas alınan 4733 Tütün Ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanunun 8. maddesinin 8. paragrafında yer alan "...yargılanması devam edenler..." tümcesinin Anayasaya aykırı olduğu ve bu nedenle dava dosyasından onaylı bir suret çıkarılarak bu şekilde oluşturulacak dosyanın Anayasa Mahkemesine gönderilmesine 21/1/2010 tarihinde oy birliği ile karar verildi.