yazdır

               T.C.
           ANKARA
14. İDARE MAHKEMESİ

ESAS NO:2010/526

 

ANAYASA MAHKEMESİNE

BAŞVURMA KARARI

A.Ş. Şarapçılık Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi vekili Av. E.Ö.tarafından, müvekkili şirkete ait 11.10.2009 tarih ve 90136 nolu "Dağıtım Yetki Belgesi"nin iptal edilmesine ilişkin Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu'nun 22.03.2010 tarih ve 5452 sayılı kararının iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle Tütün Ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu'na karşı açılan dava dosyası incelenerek işin gereği görüşüldü;

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 11'inci maddesinin ikinci fıkrasında kanunların Anayasa'ya aykırı olamayacağı belirtilmiş; 152'nci maddesinde de,"Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddî olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır. Mahkeme, Anayasaya aykırılık iddiasını ciddî görmezse bu iddia, temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanır. Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır. Anayasa Mahkemesi'nin işin esasına girerek verdiği red kararının Resmî Gazetede yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı iddiasıyla tekrar başvuruda bulunulamaz." hükmüne yer verilmiştir.

Anayasa'nın 152'nci madde hükmüne göre, bir davaya bakmakta olan mahkemenin itiraz yoluyla bir kanun hükmünün iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurabilmesi için iptali istenen kuralın davada uygulanacak nitelikte bir kural olması gerekir. Davacı şirketin 11.10.2009 tarih ve 90136 nolu "Dağıtım Yetki Belgesi"nin iptal edilmesine ilişkin Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulunun 22.03.2010 tarih ve 5452 sayılı kararının dayanağını 4733 Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 8. maddesinin 8. fıkrasında yer alan "...yargılanması devam edenler..." tümcesinin oluşturduğu, dolayısıyla bu tümcenin bakılan davada uygulanacak bir kural niteliğinde olduğu açıktır.

4733 Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 8. maddesinin 8. fıkrasında, "Bu Kanuna, 4250 sayılı Kanuna veya 5607 sayılı Kanuna aykırılıktan dolayı yargılanması devam edenler ile mahkum olanlara veya aynı kanunlara aykırılıktan dolayı iki defadan fazla ön ödemede bulunması nedeniyle haklarında kamu davası açılmamış yada düşmüş olanlara satış, dağıtım veya uygunluk belgesi verilmez; verilmiş olanlar da iptal edilir." hükmüne yer verilmiş olup, maddede yer alan "...yargılanması devam edenler..." tümcesi Mahkememizce Anayasaya aykırı bulunmuş ve iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurulması gerektiği sonucuna varılmıştır.

Dava dosyasının incelenmesinden; piyasa arzına hazır alkollü içki üreticisi konumunda olan davacı şirkete 11.10.2009 tarihinde 90136 nolu "Dağıtım Yetki Belgesi" verildiği, daha sonra davacı şirket tarafından üretilip piyasaya dağıtılan Şirince Vincent marka kırmızı şaraplara yanlış bandrol yapıştırıldığının tespit edilmesi üzerine şirket ortağı ve yetkilisi Güray Yaylalar aleyhine 4733 sayılı kanuna Muhalefet suçundan dolayı Selçuk Asliye Ceza mahkemesinde davalar açıldığı ve yargılaması devam ettiğinden bahisle, 4733 Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 8.maddesinin 8. fıkrası uyarınca davacı şirkete verilen "Dağıtım Yetki Belgesi"nin iptal edilmesine karar verildiği anlaşılmıştır.

2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin, toplumunun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, Başlangıç'ta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir.

Hukuk devleti, insan haklarına saygı gösteren, bu hakları koruyucu adaletli bir hukuk düzeni kurup sürdürmekle kendisini yükümlü sayan, bütün etkinliklerinde hukuka ve Anayasa'ya uyan, işlem ve eylemleri bağımsız yargı denetimine bağlı olan devlet demektir. Böyle bir düzenin kurulması, yasama, yürütme ve yargı alanına giren tüm işlem ve eylemlerin hukuk kuralları içinde kalması, temel hak ve özgürlüklerin anayasal güvenceye bağlanmasıyla olanaklıdır.

Anayasa'da, Türkiye Cumhuriyetinin demokratik hukuk devleti niteliği vurgulanırken, devletin tüm eylem ve işlemlerinin yargı denetimine bağlı olması amaçlanmıştır. Çünkü, yargı denetimi hukuk devletinin "olmazsa olmaz" koşuludur.

Anayasanın 36. maddesinde, "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz" denilmektedir. Maddeyle güvence altına alınan dava yoluyla hak arama özgürlüğü, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde, diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden birisini oluşturmaktadır. Gerçekten, karşılaştığı bir suçlamaya karşı kişinin kendisini savunabilmesinin ya da maruz kaldığı haksız bir uygulama veya işleme karşı haklılığını ileri sürüp kanıtlayabilmesinin en etkili ve güvenceli yolu yargı mercileri önünde dava hakkını kullanabilmesidir. Kişilere yargı mercileri önünde dava hakkı tanınması adil bir yargılamanın ön koşulunu oluşturur.

Yine Anayasanın 38. maddesinde suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimsenin suçlu sayılamayacağı hüküm altına alınmıştır.

Olayda, davacı şirketin sahip olduğu 11.10.2009 tarih ve 90136 nolu "Dağıtım Yetki Belgesi"nin davalı idarece iptaline dayanak olarak 4733 sayılı Kanunun 8. maddesinin 8. fıkrasında yer alan "...yargılanması devam edenler..." tümcesinin alındığı hususunda tartışma bulunmamaktadır.

Davacı şirket ve davacı şirket ile benzer durumda bulunan gerçek veya tüzel kişilerin dağıtım yetki belgelerinin iptali durumunda, haklarını aramak üzere Anayasanın 36. ve 125. maddeleri kapsamında idari dava açabileceklerdir. Ancak, Anayasanın 138. maddesine göre hakimlerin Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm vereceği hususu göz önüne alındığında, iş bu dava ve benzeri davalarda yargılama ödevini yerine getirecek Mahkemeler tarafından, davacılar hakkında adli yargı mercileri nezdinde 4733 sayılı, 4250 sayılı veya 5607 sayılı Kanunlara aykırılıktan dolayı yargılama yapıldığının öğrenilmesi durumunda doğrudan doğruya davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonucunu doğurmaktadır. Zira 4733 sayılı Kanuna göre dağıtım yetki belgesinin iptali için adli yargıda açılmış bir davanın bulunması yeterli olup, idari yargı mercilerince işlemin Kanuna uygun olarak tesis edilip edilmediği hususu irdelenecektir. Öte yandan, adli yargı mercileri önünde sürdürülen davanın beraat ile sonuçlanması yine davanın retle sonuçlanmasını engellememektedir. Çünkü, idari işlemin tesis edildiği tarihte, yargılamanın devam ediyor olması dağıtım yetki belgesi iptali için yeterli sayılmakta olduğundan dolayı beraat kararı idari işlemi sakatlamamaktadır. Bu haliyle, adli yargı mercilerinin beraat kararları davacılara ancak yeniden dağıtım yetki belgesi alabilmek için yeni başvuru hakkı tanımaktadır ki, haklılığı Mahkeme kararı ile ispatlanmış kişilerin daha önce gerçekleştirdikleri yükümlülükler altına yeniden girmeleri hakkaniyetle bağdaşmaz.

Şu halde, haklarında tesis edilmiş idari işlemler nedeniyle idari yargı mercileri önünde dava açmak suretiyle haklarını arama hürriyeti bulunan davacıların bu haklarını ellerinde alacak mahiyette düzenlenmiş bulunan ve kişilerin suçluluğu hükmen sabit olmadığı halde bir anlamda suçlu kabul edilerek bir takım yaptırımlara maruz kalmasına sebebiyet veren 4733 sayılı Kanunun 8. maddesinin 8. fıkrasında yer alan "...yargılanması devam edenler..." tümcesinin Anayasaya uygunluğundan söz edilmesine olanak bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle; Anayasa'nın 152'nci maddesi uyarınca bakılmakta olan davada uygulanacak olan 4733 Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 8. maddesinin 8. fıkrasında yer alan "...yargılanması devam edenler..." tümcesinin Anayasa'ya aykırı olduğu kanaatiyle, anılan tümcenin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvurulmasına, Anayasa Mahkemesi'nin konu hakkında vereceği karara kadar davanın geri bırakılmasına, beş ay içinde bir karar verilmezse davanın yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırılmasına, kararın birer örneğinin taraflara tebliğine, işbu kararla birlikte dava dosyası ve içeriği evrakın çıkarılacak birer onaylı örneğinin Anayasa Mahkemesi'ne gönderilmesine, 10/06/2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.