Konuşmalar
|
11 Kasım 2025 Salı | Paylaş & İndir |
ANAYASAL ADALETE ERİŞİM VE DİJİTAL ÇAĞDA TEMEL HAKLARIN KORUNMASI
Sayın Başkan,
Değerli meslektaşlarım,
Saygıdeğer katılımcılar,
Sözlerimin başında, Özbekistan Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesinin kuruluşunun 30. yıldönümünü en içten dileklerimle kutluyor; bu anlamlı vesileyle düzenlenen uluslararası konferansta sizlerle bir arada olmaktan büyük bir memnuniyet duyduğumu ifade etmek istiyorum.
Ayrıca Asya Anayasa Mahkemeleri ve Muadili Kurumlar Birliği (AAMB) dönem başkanlığının Tayland Anayasa Mahkemesinden Özbekistan Anayasa Mahkemesine devri vesilesiyle, bu önemli sorumluluğu üstlenecek olan Özbek meslektaşlarımı da tekrar yürekten tebrik ediyorum.
Anayasa, bir devletin sadece hukuk düzenini değil, aynı zamanda ilgili toplumun siyasi kültürünü, ortak değerlerini ve geleceğe dair beklentisini yansıtır. Dolayısıyla anayasa bir toplumun otobiyografisini oluşturur ve gelecek tasavvurunu ortaya koyar. Bu yüzden anayasal reformlar, teknik düzenlemelerin ötesinde, toplumun kendini yeniden tanımlama sürecidir.
İnsan haklarının doğası gereği taşıdığı bazı özellikler vardır; bu özellikler onların anlamını ve korunma biçimini belirler. İlk olarak, insan hakları herkese, yalnızca insan olmasından dolayı tanınan haklardır. İkinci olarak, vazgeçilmez ve devredilmezdir; kişi kendi hakkından feragat edemez, devlet de bu hakları ortadan kaldıramaz. Üçüncüsü, bütünsellik ve tamamlayıcılık ilkesi geçerlidir: bir hakkın korunması, diğer hakların da güvence altına alınması anlamına gelir.
Bu özellikler, insan haklarının yalnızca hukuki değil, aynı zamanda ahlaki ve insani bir değerler sistemi olduğunu gösterir. Dolayısıyla anayasal reformlar, bu hakların hem ulusal hem de uluslararası düzeyde daha etkili korunmasını hedeflemelidir.
Küreselleşme çağında insan haklarının korunması, ulusal sınırları aşan ortak bir sorumluluğa dönüşmüştür. Günümüzün anayasal reform tartışmalarının önemli bir boyutu da teknolojik gelişmelerin hukuk düzeni üzerindeki etkisidir. Yapay zekâ, dijital platformlar, büyük veri sistemleri ve algoritmik karar süreçleri, yalnızca toplumsal ilişkileri değil, anayasal hakların korunma biçimini de derinden etkilemektedir. Bu durum, anayasanın geleneksel hak anlayışını yeniden yorumlama zorunluluğunu beraberinde getirmektedir.
Dijital izleme, yapay zekâ destekli gözetim sistemleri ve büyük veri analizleri, bireylerin mahremiyetini ciddi biçimde tehdit etmektedir. Kişisel verilerin toplanması, işlenmesi ve paylaşılması süreçlerinde, özel hayatın gizliliği ve haberleşme özgürlüğü haklarıyla çeşitli çatışmalar doğmaktadır.
Sosyal medya, ifade özgürlüğü bakımından yeni bir kamusal alan oluşturmakla birlikte, dezenformasyon, nefret söylemi ve dijital sansür gibi yeni sorunları da beraberinde getirmektedir.
Bu gelişmeler, ifade özgürlüğü ile toplumsal düzenin korunması arasındaki anayasal dengeyi her zamankinden daha kırılgan hale getirmektedir. Ayrıca teknolojik gelişmeler ile internetin ve sosyal medyanın hayatımıza girmesi Unutulma Hakkı gibi yeni bazı hakları ortaya çıkarmıştır.
Mahkememiz özellikle sosyal medya üzerinden yapılan hakaret ve nefret söylemlerinin, ifade ve basın özgürlüğü ile şeref ve itibar hakkı arasında dengeli olup olmadığını incelemekte, ifade ve basın özgürlüğünü kısıtlamadan kişilerin şeref ve itibarının korunmasını sağlamaya çalışmaktadır. Bu yönden özellikle belirtmek gerekir ki, sosyal medya veya dijital dünya hakaret etme, nefret söyleminde bulunma ve şiddetin serbest olduğu bir alan olarak nitelendirilemez. Ancak ifade ve basın özgürlüğü kapsamındaki söylemlerin de koruma altında olması gerektiğini vurgulamak gerekir.
Değerli katılımcılar,
Önümüzdeki dönemde yapay zekâ sistemlerinin karar alma süreçlerine dahil edilmesi kaçınılmaz gözükmektedir. Bu durumun eşitlik ilkesi ve adil yargılanma hakkı bakımından da yeni anayasal tartışmalara yol açacağı kuşkusuzdur. Bu bağlamda algoritmik kararların öngörülemezliği ve insan denetiminin azalması, hukuk devleti ilkesinin dijital çağda nasıl korunacağı sorusunu gündeme taşımaktadır.
Öte yandan, dijital platformlar demokratik katılımı artırma potansiyeline sahip olsa da, aynı araçlar siyasi manipülasyon, veri temelli propaganda ve dezenformasyon yoluyla demokrasinin meşruiyetini zayıflatma riski taşımaktadır.
Tüm bu gelişmeler, anayasa hukukunun yalnızca geçmişin haklarını korumakla yetinemeyeceğini; aynı zamanda dijital çağın yeni özgürlük alanlarını da güvence altına alması gerektiğini göstermektedir. Bu bakımdan önümüzdeki dönemde anayasal reformların bir yönünü, artık teknolojik çağın insan onuruna saygılı bir hukuk düzeni kurma çabası oluşturacaktır.
Anayasa yargısı, çağdaş hukuk devletinin adalet sisteminde merkezi bir role sahiptir. Çünkü anayasa yargısı, yalnızca normlar hiyerarşisinin tepesinde yer alan anayasanın üstünlüğünü güvence altına almakla kalmaz; aynı zamanda yasama, yürütme ve yargı erkleri arasındaki dengeyi koruyarak devletin hukuk içinde kalmasını sağlar. Anayasa mahkemeleri, bu işlevleriyle hem bireyin temel hak ve özgürlüklerinin nihai koruyucusu, hem de demokratik meşruiyetin sınırlarını belirleyen kurumlar olarak hukuk düzeninin istikrarını temin eder.
Türkiye’de Anayasa Mahkemesi, 1961 Anayasası ile kurumsallaşan ve 1982 Anayasası ile güçlenen bir gelenek üzerinde yükselmektedir. Türk Anayasa Mahkemesi dünyanın en eski ve en köklü Anayasa Mahkemelerinden biridir. Bu tecrübe, son on yılda bireysel başvuru mekanizmasının uygulanmasıyla birlikte yeni bir boyut kazanmıştır. Artık birey, doğrudan anayasa mahkemesine seslenebilmekte; anayasal adalet, soyut bir kavram olmaktan çıkarak somut bir hak arama yoluna dönüşmektedir.
Türkiye’de 2012 yılında yürürlüğe giren bireysel başvuru mekanizması, anayasal adalete erişimin en önemli güvencelerinden biri olmuştur. Bu mekanizma sayesinde birey, kamu gücü tarafından temel haklarının ihlal edildiği iddiasıyla doğrudan Anayasa Mahkemesine başvurabilmektedir.
Anayasa Mahkemesi kararlarında yalnızca ihlalin giderilmesi değil, aynı zamanda insan hakları standartlarının yükseltilmesi hedeflenmektedir. Mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarına atıf yaparak, iç hukuk ile uluslararası hukuk arasında bir yargısal diyalog kurmakta ve böylece anayasa yargısının evrensel gelişimine katkı sunmaktadır.
Bugün dünyada Anayasa mahkemeleri, yalnızca norm denetimi yapan kurumlar olmaktan çıkmakta; anayasal kimliğin, temel hakların ve demokratik ilkelerin koruyucusu hâline gelmektedir. Bu dönüşüm, reform süreçlerinde de yargısal denetimin sınırlarını ve sorumluluklarını yeniden tanımlamayı zorunlu kılmaktadır.
Ülkemizde hayata geçirilen ve AİHM tarafından örnek gösterilen Bireysel Başvuru sistemi ile temel hak ve özgürlüklerinin kamu makamları tarafından ihlal edildiğini iddia eden herkesin Anayasa Mahkemesine erişiminin önü açılmıştır. Bireysel başvuru için hukuk sisteminde öngörülen tüm idari ve yargısal başvuru yollarının tüketilmesi ve Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru formunun doldurularak Mahkemeye başvuru yapılması yeterlidir. Bu başvurunun, 1 Ekim 2025 tarihinde hayata geçirdiğimiz bir sistem olan elektronik ortamda yani internet ortamında da yapılmasının önü açılmıştır.
Değerli katılımcılar,
Anayasal denetim organları, reformların hukuk devleti ilkesiyle uyumunu gözeten, anayasal değerlerin sürekliliğini sağlayan bir denge unsurudur.
Sözlerimi tamamlarken, şunu vurgulamak isterim: Anayasal reformların merkezinde insan onuru, özgürlük ve adalet olmalıdır. Anayasal denetimin amacı ise, bu değerlerin yalnızca metinlerde değil, yaşamın her alanında gerçek karşılığını bulmasını sağlamaktır.
Bu vesileyle, Özbekistan Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi’nin 30. yıldönümünü bir kez daha tebrik ediyor; ülkelerimiz arasındaki dostluk ve anayasal iş birliğinin güçlenerek devam etmesini diliyorum.
Hepinize saygılarımı sunuyorum.
| Kadir ÖZKAYA |
| Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi Başkanı |