Konuşmalar

 

< Başkan'ın Konuşmaları

  6 Ekim 2025 Pazartesi | Paylaş & İndir  

ANAYASA MAHKEMESİ

ASYA ANAYASA MAHKEMELERİ VE MUADİLİ KURUMLAR BİRLİĞİ

EĞİTİM VE İNSAN KAYNAKLARINI GELİŞTİRME MERKEZİ

13. YAZ OKULU

“Anayasal Perspektiften Ailenin Korunması ve Aile Hayatına Saygı Hakkı”

Açış Konuşması

Ankara
6 Ekim 2025


Saygıdeğer Katılımcılar,

Hanımefendiler ve Beyefendiler,         

Sizleri en kalbî duygularımla selamlıyorum.

Ülkemizde sizleri ağırlamaktan duyduğum memnuniyeti bir kez daha ifade etmek istiyorum.      

Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi olarak, Asya Anayasa Mahkemeleri ve Muadili Kurumlar Birliğinin (AAMB) Eğitim ve İnsan Kaynakları Geliştirme Merkezi faaliyetleri kapsamında bu yıl 13. Yaz Okulu programını düzenlemekteyiz. Her yıl dünyanın dört bir yanından gelen katılımcıları bu programda ağırlamaktan büyük mutluluk duyuyoruz. 

Bugün, bu salonda Asya, Avrupa ve Afrika’dan misafirlerimiz var. 31 farklı mahkemeden 66 katılımcı ile birlikteyiz. Bu, siz değerli ve genç hukukçulara, dünyanın farklı yerlerinden gelen muadil kurumlardaki meslektaşlarınızla bir araya gelme ve bilgi alışverişinde bulunma imkânı sunuyor. Bu fırsatı değerlendirerek birbirinizle güçlü bir bağ ve iletişim kuracağınıza inanıyorum. Bu da gelecekte kurumlarımız arasındaki ilişkilerin güçlenerek devam etmesine katkıda bulunacaktır. Bu vesileyle sizlere ve kurumlarınıza bu programa katıldığınız için teşekkür etmek istiyorum.

Bu yıl aramızda Irak Federal Yüksek Mahkemesi, Cezayir Anayasa Mahkemesi, Demokratik Kongo Anayasa Mahkemesi ve Filipinler Yüksek Mahkemesinden üyeler de bulunmaktadır. Kendilerine de hoş geldiniz diyor, aramızda bulunmalarından duyduğum menuniyeti ifade etmek istiyorum.

Anayasa mahkemeleri olarak, farklı kıtalarda ve ülkelerdeki meslektaşlarımızla iş birliği ve iyi ilişkiler kurmanın önemini vurgulamak istiyorum. Yüksek mahkemeler olarak çok farklı hukuki meselelerle uğraşıyor ve tüm ülkeyi etkileyen kararlar alıyoruz. Bu nedenle karşılıklı tecrübe paylaşımında bulunmak, görüş ve bilgi alışverişinde bulunmak hepimiz için faydalı olacaktır. Yaz Okulu organizasyonu bu anlamda çok iyi bir örnektir. Şimdiye kadar Yaz Okulu hakkında çok olumlu geri bildirimler aldık. Türk Anayasa Mahkemesi olarak iş birliğini ve iyi ilişkileri geliştirmek için her zaman elimizden gelenin en iyisini yapacağımızı bir kez daha belirtmek istiyorum.

Bu yıl 13. Yaz Okulu’nu düzenliyoruz. Şimdiye kadar yaz okullarının temaları ifade özgürlüğü, masumiyet karinesi, adil yargılanma hakkı, özel hayata saygı hakkı vb. gibi maddi haklar olmuştur. Geçen yıl  farklı bir konu olan yüksek yargıda bilgi teknolojileri ve yapay zekâ kullanımı konusunu ele aldık. Bu yıl ise yine çok önemli bir anayasal kurum olan aileyi ve aile hayatına saygı hakkını ele alacağız. Nitekim 2025 yılı Türkiye’de Cumhurbaşkanı’mız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın tensipleri ile “Aile Yılı” ilan edilmiştir. “Aile Yılı” kapsamında aile kurumunun korunması ve güçlendirilmesi amacıyla birçok faaliyet gerçekleştirilmektedir.          

Saygıdeğer Katılımcılar,

Aile, geçmişten bugüne insanlığın en önemli değerlerindendir. Toplumların ve milletlerin temeli, birliğin ve beraberliğin teminatıdır. Sağlam ve sağlıklı bir aile yapısı, huzurlu bireyler ve güçlü bir toplumun anahtarıdır. Özellikle bireyselleşmenin arttığı ve geleneksel aile bağlarının zayıfladığı modern çağlarda ailenin korunması ve güçlendirilmesi, sağlıklı ve müreffeh bir toplum için elzem hâle gelmiştir.

Gerçekten aile kurumu; gittikçe artan tek tipleştirme ve cinsiyetlesizleştirme akımları, değişen demografik yapı ve sosyakültürel anlayışlar nedeniyle büyük bir erozyona uğramaktadır. Aile kurumunu hedef alan bu tehditler, şehirleşme sorunları, artan yaşam maliyetleri, teknolojik bağımlılık gibi modern yaşamın zorluklarıyla birleştiğinde aile birliği, refahı ve yapısı üzerinde ciddi olumsuz etkilere neden olmaktadır. Aile kurumunun zayıflaması ise bireylerin yaşadığı topluma olan aidiyetlerini azaltmakta ve toplumların millet olma vasfını zedelemektedir.

İçinde yaşadığımız çağın aile sorunları üzerinde uzun uzun durmak istemiyorum. Zira bu sorunları hepimiz yakından müşahede ediyoruz. Geçmiş zamanlardaki güçlü aile bağlarına, çocukluğumuzda yaşadığımız aile ilişkilerine duyulan özlem hepimizin malumudur. Aile yapısının giderek bozulmasına ve yozlaşması karşısında ailenin korunmasına ilişkin tedbirlerin alınmasında ve hayata geçirilmesi bir zorunluluktur. Esasen uluslararası sözleşmeler ve anayasalar, bir insan hakkı olan aile hayatının korunması hususunda devletlere sorumluluk yüklemektedir.

Bu çerçevede toplumun temeli olan aile hayatı ve aile kurma hakkı uluslarası sözleşmelerde ve anayasalarda teminat altına alınmıştır. Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 16. maddesinde ve BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin “Ailenin korunması” kenar başlıklı 23. maddesinde ailenin toplumun doğal ve temel unsuru olduğu belirtilerek devlet tarafından korunması gerektiği ifade edilmiştir. Yine her iki sözleşmede aile kurma hakkı güvence altına alımış, çeşitli maddelerinde ailenin korunmasına yönelik hükümlere yer verilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 41. maddesinde de ailenin Türk toplumunun temeli olduğu ve ailenin huzur ve refahının devlet tarafından korunacağı ifade edilmiştir. Anayasa’nın 62’nci maddesi, devletin yabancı ülkelerde çalışan Türk vatandaşlarının aile birliğinin korunması için gerekli tedbirleri almakla yükümlü olduğunu hüküm altına almıştır. Anayasa Mahkemesi Sherapat Yagmyrova (B. No: 2017/11905, 21/7/2020, § 33) kararında Anayasa’nın 41. maddesinde ailenin birey ve toplum hayatındaki önemine işaret edildiğini vurgulayarak anılan madde ile devlete, ailenin korunması için gerekli düzenlemeleri yapması ve teşkilat kurması konusunda ödevler yüklendiğini ifade etmiştir.

 Aile hayatına saygı ise Anayasa’mızın 20. maddesinde güvence altına alınmıştır. Buna göre “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz”. Görüldüğü üzere aile hayatına saygı hakkı, özel hayata saygı hakkıyla birlikte aynı maddede düzenlenmiştir. Bu düzenleme, aile hayatının özel hayatın ayrılmaz bir parçası olduğunu ve aile mahremiyetinin özel hayatın gizliliği kapsamında  olduğunu açıkça göstermektedir.

Anayasa’mızda yer alan bu hükümler doğrultusunda ülkemiz On İkinci Kalkınma Planı’nda “Kadın ve erkeğin evlilik bağıyla kurulan, milli ve manevi değerlerin taşıyıcısı olan ailenin her türlü zararlı eğilimden korunması, sağlıklı nesillerin yetişmesi, dinamik nüfus yapısının ve kalkınmanın istikrarlı bir biçimde sürdürülmesini teminen aile kurumunun güçlendirilmesi1  temel amaç olarak belirlenmiştir. Plan kapsamında; aile odaklı çalışmaların tüm paydaşların dâhil olduğu katılımcı yaklaşımla oluşturulması ve uygulanması, aileye yönelik hizmetlerin kalitesinin, yaygınlığının ve etkisinin artırılması sağlanacaktır. Böylelikle anayasal sorumluluklar kapsamında geçmişten günümüze aktarılan aile değerlerinin ve kültürünün muhafaza edilmesi, aile içindeki birlik ve beraberliğin korunması hedeflenmektedir.

Ailenin korunması ve aile hayatına saygı hakkı Anayasa Mahkemesinin hem norm denetimi hem de bireysel başvuru kararlarına da sıklıkla konu olmaktadır. Anayasa Mahkemesine göre aile hayatına saygı hakkı, resmî makamların aile hayatına müdahale edememesi ile kişinin aile hayatını kendi anladığı gibi düzenleyip yaşayabilmesini güvence altına almaktadır (Nurcan Yolcu [GK], B. No: 2013/9880, 11/11/2015). Aile hayatına saygı hakkı kapsamında devlet için söz konusu olan öncelikli yükümlülük hakka keyfî surette müdahaleden kaçınmaktır. Hepimizin bildiği üzere keyfî müdahalelerden kaçınma devletin negatif yükümlülüğünü teşkil etmektedir.

Öte yandan devletin aile hayatına etkili bir biçimde saygının sağlanması bağlamında pozitif yükümlülükleri de bulunmaktadır. Söz konusu pozitif yükümlülükler, bireyler arası ilişkiler alanında olsa da aile yaşamına saygıyı sağlamaya ve aile ilişkilerinin sürdürülebilmesine yönelik tedbirlerin alınmasını zorunlu kılar. Bu kapsamda devletin aile hayatına saygı hakkını gözeten etkili bir yargı mekanizması kurması, derece mahkemelerinin de aile hayatı kapsamındaki ilişkilerin sürdürülebilir ve etkili olmasını temin edecek şekilde hareket etmesi zaruridir. Anayasa Mahkemesi devletin pozitif yükümlülükleri kapsamında yaptığı incelemelerde, derece mahkemeleri tarafından izlenen usulü denetlemek ve özellikle mahkemelerin Anayasa’nın 20. ve 41. maddelerindeki güvenceleri gözetip gözetmediğini belirlemektedir (Pek çok karar arasından bkz. Murat Demir [GK], B. No: 2015/7216, 27/3/2019; Ayşegül Pervane, B. No: 2017/37155, 30/9/2020; Nurcan Yolcu [GK]; Semra Özel Üner, B. No: 2014/12009, 26/10/2016; Dilek Tsakırıdıs, B. No: 2018/35068, 9/6/2020; Melahat Karkin [GK], B. No: 2014/17751, 13/10/2016; ve Emine Göksel [GK], B. No: 2016/10454, 12/12/2019).

Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi Murat Atılgan (B. No: 2013/9047, 7/5/2015, § 42) kararında, aile hayatına saygı hakkı kapsamındaki negatif ve pozitif yükümlülükler arasındaki sınırları kesin biçimde tanımlamanın mümkün olmadığını, iki yükümlülük kapsamında da kamusal makamlarca, olayın bağlamı ve müdahalenin türüne göre, birey menfaatleri ile toplum menfaatleri ve çocuk ile ebeveyn menfaatleri arasında adil bir denge kurulmasına özen gösterilmesi gerektiğini vurgulamıştır.

Saygıdeğer Katılımcılar,

Anayasa Mahkemesi, aile hayatına saygı hakkı kapsamında; çocuğun velayeti ve kişisel ilişki, çocuğun adı ve soyadı, çocuğun korunması ve koruyucu aile tedbirleri, aile bütünlüğünün korunması ve sağlanması çerçevesinde atama ve nakiller, sınır dışı ve yurda giriş yasağı, ceza infaz kurumu uygulamaları, evlat edinme ve aile konutu gibi birçok konuda çeşitli ihlal kararları vermiş ve temel prensipleri belirlemiştir. Bu konuşmamda Mahkememizin tüm bu içtihatlarına yer vermek zaman kısıtı nedeniyle mümkün değildir. Sizler zaten bugün ve yarınki akademik oturumlarda tüm bu hususları derinlemesine ele alarak kurumlarınızın içtihadını paylaşacak ve birbirinizden istifade edeceksiniz. Bununla beraber konunun önemi ve uluslararası yönü de dikkate alındığında Lahey Sözleşmesi çerçevesindeki uyuşmazlıklara ve bu kapsamdaki içtihadımıza kısaca değinmek isterim.

Şüphesiz aile kurumunun en önemli unsurlarından biri çocuktur. Çocukların aile ortamında büyüyerek ruhen ve bedenen sağlıklı bir biçimde yetişmeleri gelecek nesillerin sağlıklı aile yapısı için güçlü bir zemin oluşturacaktır. Esasen aile hayatına saygı hakkı kapsamında yapılan başvurularda çocukla ebeveyn arasındaki ilişkiler önemli bir yer tutmaktadır. Bu bağlamda öncelikle çocuğun yüksek yararının çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde gözetilmesi gereken bir ilke olduğu, bu ilke gözetilerek ebeveynin çıkarları ile çocuğun menfaatleri arasında adil bir denge kurulması gerektiği vurgulanmalıdır.

Türkiye’nin de taraf olduğu 25/10/1980 tarihli Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Veçhelerine Dair Sözleşme (diğer adıyla “Lahey Sözleşmesi”) çerçevesinde doğan uyuşmazlıklar bireysel başvuru yoluyla Mahkememize intikal etmektedir. Lahey Sözleşmesi kaçırılan veya kanuna aykırı şekilde alıkonulan çocuğun acilen mutat ikametgâhı olan ülkesine iadesini sağlamayı amaçlamaktadır. Sözleşme’ye taraf devletlerin adli ve idari makamlarının çocuğun geri dönmesini temin etmek maksadıyla en kısa zamanda gerekli girişimlerde bulunma yükümlülükleri vardır. Bu bağlamda yargı makamlarınca çocuğun üstün menfaatleri nazara alınmak suretiyle mutat mesken belirlenmelidir. Çocuğun menfaati, bir yandan ailesiyle bağlarını sürdürmesi gerektiğine işaret etmekte öte yandan çocuğun sağlıklı ve güvenli bir çevrede gelişimini sürdürmesini içermektedir.

Ayrıca Sözleşme, yargısal makamlara, geri dönmesinin çocuğu fiziki veya psikolojik bir tehlikeye maruz bırakacağının veya başka bir şekilde müsamaha edilemeyecek bir duruma düşüreceğinin tespit edilmesi hâlinde iadeyi reddetme yetkisi vermektedir. Ancak bu istisnanın somut olaya uygulanabilirliği konusunda derece mahkemesinin detaylı inceleme yaparak yeterli gerekçe sunması gerekir (Marcus Frank Cerny [GK], B. No: 2013/5126, 2/7/2015; ve Levent Aşıklar, B. No: 2014/13936, 8/3/2018). Anayasa Mahkemesi Ayşegül Pervane kararında tarafların koşullarının çocuğun üstün menfaati ilkesi de gözetilerek incelenmesinin önemini vurgulayarak iade edilmesinin çocuk üzerinde nasıl etkiler doğuracağına ilişkin bilirkişi görüşüne başvurulmadan, dinlenebilecek yaşta olan çocuk dinlenmeden mutat meskene iade kararı verilmesinin aile hayatına saygı hakkını ihlal ettiğini tespit etmiştir. Mahkeme, küçük yaşın çocuğun üstün yararının belirlenmesinde tek başına bir kriter olmadığını belirtmekle birlikte (bkz. yukarıda anılan Marcus Frank Cerny [GK]); ve Dilek Tsakırıdıs) özellikle anneye bağımlılık çağında olan ve doğumundan itibaren anne tarafından bakılan çocukların anne yanındayken alıştığı koşullardan ve anneden koparılarak başka bir ülkeye gönderilmesinin çocuk üzerinde olumsuz etkilerinin olabileceğinin de gözetilmesi gerektiğini vurgulamıştır.

Değerli Misafirler,

Günümüzün ekonmomik zorlukları ve barınma sorunları gözetildiğinde aile konutu da aile hayatı açısından önem arz etmektedir. Bu bağlamda Türk Medeni Kanunu’nun 194. maddesinde çeşitli hükümlere yer verilmiş ve eşlerden diğerinin rızası olmadıkça aile konutu üzerinde tasarrufta bulunulamayacağı düzenlenmiştir. Anayasa Mahkemesi bir kararında, söz konusu hükümler ile aile yaşamının ve aile birliğinin korunmasının ve eşlerin bir arada yaşamalarını sağlayacak tedbirlerin alınmasının amaçlandığını, bunun ise Anayasa’nın 20. ve 41. maddelerinden doğan aile hayatına saygıyı tesis etme konusundaki pozitif yükümlülüğün bir görünümü olduğunu ifade etmiştir (Melahat Karkin [GK], B. No: 2014/17751, 13/10/2016). Anılan kararda aile üyelerinin birlikte yaşama arzu ve iradesiyle belirledikleri ve tüm yaşamsal ilişkilerini geliştirdikleri fiziksel mekânın kaybı hâlinde aile ilişkilerinin sürdürülebilirliğinin büyük zarar göreceği, aile konutu bağlamında yer verilen düzenlemelerle esasen konut ekseninde aile yaşamının korunmasının amaçlandığı vurgulanmıştır. Emine Göksel [GK] kararında ise malik eşin borcundan dolayı aile konutu vasfındaki taşınmazın haczine karşı meskeniyet iddiasının sadece borçlu eş tarafından ileri sürülebileceği yönündeki derece mahkemelerinin daraltıcı yorumunun aile hayatına saygı hakkı kapsamında korunamayacağı belirtilmiştir. Bu bağlamda haczedilen aile konutunun aynı zamanda borçlunun ve ailesinin hâline münasip bir konut niteliğinde olduğunun tespiti hâlinde, borçlu olmayan eş tarafından da meskeniyet iddiasının derece mahkemeleri nezdinde ileri sürebilmesinin pozitif yükümlülüklerin gereği olduğu kabul edilmiştir.

Saygıdeğer Katılımcılar,

Son olarak aile hayatına saygı hakkı ceza infaz kurumları uygulamaları bağlamında da sıklıkla gündeme gelmektedir. Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi Mahmut Mumcu (B. No: 2017/24655, 9/7/2020) başvurusunda, aynı yerleşke içindeki farklı ceza infaz kurumlarında barındırılan tutuklu eşlere açık ve kapalı görüş hakkı tanınmak suretiyle yüz yüze ve telefonla görüşme imkânlarının makul bir gereklilik ortaya konulmadan verilmemesinin aile hayatına saygı hakkını ihlal edeceğine karar vermiştir. Aynı yönde Murat Aydın (B. No: 2016/58533, 3/7/2019) kararında ise farklı ceza infaz kurumlarında bulunan eşlerin birbirleriyle yeterli şekilde iletişim kuramamalarının aile hayatına saygı hakkını ihlal ettiği yönünde hüküm kurulmuştur. Görüşlerin içeriğinin dinlenmesi ve kaydedilmesine ilişkin Eşref Köse (B. No: 2017/38098, 3/6/2020) başvurusunda ise kapalı görüşün teknik araçla dinlenmesi ve kaydedilmesinin koşullarını belirleyen bir kanunun olmamasının haberleşme hürriyeti ile özel hayata ve aile hayatına saygı hakkını ihlal ettiğine karar verilmiştir. Benzer şekilde çocukların öğrenimlerini aksatmadan ebeveynlerini ceza infaz kurumunda ziyaret edebilmelerine imkân tanınması aile hayatına saygı hakkının gereğidir.

Ceza infaz kurumundaki mahpusların ölen yakınlarının cenazesine katılmasını özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı kapsamında değerlendiren Mahkeme Rasul Kocatürk ([GK], B. No: 2016/8080, 26/12/2019) kararında mahpusların ölen yakınlarının cenazesine katılmasına ilişkin izin talebinin kamu makamlarınca süratle sonuçlandırılmamasının özel hayata ve aile hayatına saygı hakkını ihlal edeceğine hükmetmiştir. Ceza infaz kurumunda çocuk bakımına ilişkin Şükran İrge (B. No: 2016/8660, 7/11/2019) başvurusunda Anayasa Mahkemesi, mahpusun ceza infaz kurumunda tutulması ile çocuğun yüksek yararı arasında bir dengeleme yapılmaması ve çocuğa uygun ortam sağlama ya da koşulları daha uygun bir kuruma nakil gibi tedbirler alınmamasının aile hayatına saygı hakkını ihlal edeceğine hükmetmiştir.

Değerli Katılımcılar,

Aile hayatına saygı hakkı kapsamında Mahkememiz içithadından daha pek çok örnek verilebilir. Yukarıda özetlediğim kararları ve diğer hususları bugün ve yarın etraflıca ele alma fırsatınız olacaktır. Bu Yaz Okulu’nda bilgi ve deneyimlerinizi paylaşarak konuya ilişkin yeni ufuklar açacağınıza ve kapsamlı bir bakış açısı kazanacağınıza şüphem yoktur.

Sizlere ve kurumlarınıza Yaz Okulu programına katılımlarınızdan dolayı en derin şükranlarımı ifade ediyorum. Burada yapacağınız katkılar hem bilgi alışverişi hem de ilişkilerimizin güçlendirilmesi anlamında bizler için çok değerlidir. Bu programın her bir katılımcı için de aynı şekilde çok faydalı ve başarılı geçmesini diliyorum.

Yoğun bir akademik programın ardından ülkemizin tarihi ve kültürel güzelliklerini tecrübe edeceğiniz bir sosyal program gerçekleştirilecektir. Bu ziyaretlerin de sizler için faydalı ve keyifli geçmesini umuyorum.

Değerli Katılımcılar,

Sözlerimi bitirirken şu an Gazze’de yaşananlara da dikkat çekmek istiyorum. Bugün Gazze’de aileler ve hatta kuşaklar yok ediliyor. Çocuklar çadırlarda diri diri yanarken kadın yaşlı demeden siviller topluca katlediliyor ve açlığa mahkûm ediliyor. Üzülerek ifade ediyorum ki doğum ağırlığından daha hafif bir ağılrıkta ölen bebeklere şahitlik ediyoruz. Yaklaşlık 2 yıldır devam eden bu korkunç katliam, aile hakkı dâhil temel hak ve özgürlürlüklerin tamamını en ağır şekilde ihlal etmektedir. Ben bu zulmü bir insan ve bir hukukçu olarak lanetliyorum ve kınıyorum. Bu zulmün en kısa zamanda son bulmasını yürekten diliyorum. 

Katılımlarınız ve beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, güzel bir program diliyorum.

Kadir ÖZKAYA
Türkiye Cumhuriyeti
Anayasa Mahkemesi Başkanı

 

 


1 https://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2023/12/On-Ikinci-Kalkinma-Plani_2024-2028_11122023.pdf.